Bu güne kadar nasıl da yok saydık seni. Oysa, Dünyadaki suretin Kadın idi. Yok saydık kendi değerimizi. Annelerimizden öğrendik ve belki de ata annelerimizden, ata babalarımızdan, kadının kim ve nasıl olması gerektiğini.

Çocuktuk daha, küçücük bir kız çocuğu idik ayıbı öğrendiğimizde. Büyürken ise kim olduğunu bilemediğimiz el alem ile tanıştık zira ailemize laf gelmemesini öğrendik ayıbın yanında…

Ve böyle daha birçok şey öğrenirken, asıl derdimiz hayatı keşfetmekti oysa…

Sonra büyüdük. Susmayı, kan kusup kızılcık şerbeti içmeyi, kolun kırılıp yenin içinde kalmasını; her şeye, belki şiddete, aldatılmaya rağmen yuvayı ayakta tutmayı; karnımızdan eksik edilmeyen sıpayı, eksik etek olmayı, namus adı altında bedenimizin hesabını herkese vermeyi öğrendik. Ve daha nicelerini…

Yargılana yargılana unuttuğumuz şefkati hatırlama zamanına davet ediyorum şimdi seni. Önce kendine şefkati deneyimlemen önerim, hatırla bu doğuştan yeteneğin. Derin bir nefes al sakince, üç defa belki beş belki daha fazla ve bu nefesler sırasında davet et şefkati alanına. Senin dikkatin nefesindeyken alanına davet ettiğin misafiri de gözlemle, izin ver gelsin, açığa çıksın. Ve gelen şefkat ile sarıl kendine, gör aynada kendini.

Belki 9 ay erkek diye beklendin ve doğduğunda hayal kırıklığı idi cinsiyetin. Belki de tüm bunlardan kaynaklı, içinde hiç geçmeyen bir suçluluk hissi ya da asla olamayacağın biri olma çabası mevcut.

Hangi inanç uyuyor rahminde ya da hangi duygu ya da belki hepsi…  Utanç, öfke, bir anı ve ya öğretilmiş baskılanmış bir kayıt ya da başka bir duygu, düşünce ve ya hepsi. Fark et. Fark etmek fazla geliyorsa daha hafifinden başla, fark etmeyi araştırabilirsin belki. Korkma açığa çıkmasından, korkma açığa çıkmaktan. Az önce aldığın nefesi ve alana gelen şefkati hatırla. Sol avuç için bedende rahminin olduğu yere temas etsin, sağ elin sol elinin üzerinde… Dokun rahmine şefkatle ve kal öylece bir süre… Beş dakika belki on belki daha fazla… Alınmış olabilir rahmin, enerjisi hala var orada, sen yine de devam et rahminin enerjisi ile kalmaya.… İlk regl olduğun güne git mesela ne olmuş ne hissetmiştin o an. Ve başka açığa çıkan, görünür olan bir şey var mı? Korkma kendi varlığını görmekten, aç kendini kendi varlığına. Belki doğurdun, belki doğurmadın, belki bebeğe dair farklı deneyimler yaşadın.. Her ne oldu ise, bırak artık kendini suçlamayı. Dokun rahmine ve aldığın derin nefesleri hediye et; indir indirebildiğin kadar, gönder nefesini rahmine. Bağ kur kendinle, yaratıcı, toprak, karanlık gelen ama bir o kadar da verimli, dönüştüren rahminle… Fiziksel ve ya enerjisel hangisi ile daha kolay adım atabiliyorsan…

Kabul et kendini, kimliğini. Ağrılı geçiyorsa mesela regl dönemlerin, sor rahmine kurduğun bu bağlantıda “neye ihtiyacın var?” sor ki; kadın kimliğimi, cinsiyetimi kabul edersem, seversem ne olur? Ve içinden gelen başka sorular… Yeter ki bağ kur rahminle, kendinle..

Sevgili Kadın, Sevgili Kutsanmış Olan.

Sen olmasan doğar mıydı yaşam?

Fark et kendini, değerini. Bırak değişirse değişsin hayatın. Ne diyor Şems: Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha güzel olmadığını?

Hep başka biri gibi olman beklendi senden, “anne gibi, erkek gibi”. O kadar çok etiketlenip yargılandın ki; hangisi gerçek sen karışıyor haliyle.

Haydi dokun rahmine.

Önce baba evindeydin, sonra koca evinde. Ya kendi evin? Şimdi kendin olma, evine sahip çıkma zamanı!

Haydi dokun rahmine!

Ve yine Şems den, “Kadın, bilmeyene “nefs”, bilene “nefes”tir.” Fark et, seninle ilgili yargılar sana mı aitler.

Haydi dokun rahmine!

Kendi kimliğini, Öz’ ünü fark ve kabul etmendir dileğim.

Sevgimle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir