Aşk ne büyülü bir sözcüktür. İnsanın ansızın birine karşı yoğun duygusal hisler besleyebilmesi; biyolojik yapısının ötesinde, zihinsel, psikolojik ve sosyal eylemleri içerir. Esasında aşk doğumdan ölüme kadar devam eden sevgi üretme ve sevilme gereksinimini doyurmaya dair bir süreçtir. Aşkın tarifi yaşayan kişiye göre değişkenlik gösterir. Ancak hepsinin ortak bir yanı vardır. Hayatınız bir anda güzelleşir, değişir, başkalaşır. Aşık olduğunuzda içiniz kıpır kıpırdır…

“Onu görürsünüz… Gözlerine baktığınızda, kokusunu duyduğunuzda, tenine dokunduğunuzda içiniz içinize sığmaz. Kalp atışlarınız hızlanır, yüzünüz pembeleşir, göğüs kafesiniz üzerinde bir yumru hissedersiniz, karnınızın burulduğunu, içerisinde “kelebeklerin uçuştuğunu” hissedersiniz. Eğer etki yeterince güçlüyse dizleriniz zayıflar ve ağırlığınızı taşıyamamaya başlar.”

Aşkta yoğun duygular ön planda olduğu için kolaylıkla duygusal tepkiler verirsiniz.  Aşık olduğunuz kişiyle ilgili konulara aşırı yoğunlaşırken, hayatınızın diğer alanlarında dikkatiniz azalabilir. Aşık olduğunuz kişi nelere ilgi duyuyorsa, ne yapıyorsa, onu mutlu eden şeylere karşı normalin dışında bir merak duygusu geliştirirsiniz. “Onu nasıl mutlu ederim?” sorusu zihninizi sürekli meşgul eder. Fakat aşk her zaman mutlu yaşanmaz. Aşkın bu bahsetmiş olduğum güzelliklerinin yanında ilişkinin kalitesini azaltıp, hayatı zindan etme noktasına getiren durumlarla da karşılaşmaktayız. Bu durumun belirtileri nelerdir konuyla alakalı genel bir değerlendirme yapacak olursak eğer;

  • Sürekli zihniniz aynı kişiyle meşgul oluyorsa,
  • En ufak bir kaygınızda karşınızdakini arıyor ve söyledikleri sizi rahatlatıyor, ancak endişelerinizi azaltmıyorsa,
  • Her an onunla konuşmak istiyor, yaptığınız işlere kendinizi veremiyorsanız,
  • Aranızdaki mesafeye katlanamıyorsanız,
  • İlişkinizdeki en ufak bir sorun yüreğinizi ağzınıza getiriyorsa,
  • İlişkinizle alakalı sürekli endişeleriniz varsa. Bitti mi, bitecek mi, kızdı mı, ne oldu vb. sorular zihninizi meşgul ediyorsa,
  • İnsanlarla bir arada olduğunuzda düşünceleriniz hep o kişiyle meşgulse. Ortamda olduğunuzu hissedemiyorsanız,
  • İlişkinizde güven duymakla ilgili sıkıntılarınız yoğunsa,
  • İlişkiyi devam ettirmek için neler yapacağınızla ilgili sürekli kurgulamalar yapıyorsanız, burada aşktan ziyade bir saplantıdan, takıntıdan bahsetmek doğrudur.

Saplantılı düşüncelerinizin gücünü kaybetmesini sağlayabilmek ve onlardan kurtulabilmek adına BATAKLIK METAFORUNU kullanabilirsiniz

Saplantılı düşüncelerden kurtulmanın yollarından biri, bu düşünceleri bir bataklık, bir tuzak olarak görmektir. Gözlerinizi kapatın ve bir bataklığa düştüğünüzü hayal edin. İçgüdüleriniz bu bataklıktan olabildiğince hızlı çıkmak istemenize sebep olacaktır. Fakat unutmayın, eğer bacaklarınızla yukarı doğru ilerlemeye çalışırsanız, sonunda kendinizi sadece aşağıya doğru daha da batırmış olacaksınız.

Saplantılı düşüncelerde de aynı durum başınıza gelir. Bir bataklıktan ancak sakin olup her hareketinizi hesaplamak zorunda olduğunuzu kabul ederek kurtulabilirsiniz. Eğer sırt üstü uzanıp sakince süzülürseniz, yavaş yavaş kıyıya yaklaştığınızı göreceksiniz.

Takıntılı düşünceler konusunda onlara karşı direkt savaş açmamalısınız. Direnmenize gerek yoktur. Bu düşüncelere kısa bir süre vakit ayırın. Bırakın aklınızda dursun, onları gözlemleyin, tüm detaylarını inceleyin. Eğer takıntılı düşüncelerinizle düzgün bir şekilde başa çıkmak istiyorsanız, duygularınıza tutunmak için çabalayın. Bir süreliğine huzursuz hissedeceğinizi kabul edin çünkü sorun olmadığı düşünülürse çözüm arayışında da bulunulmaz.

One Reply to “Seninki Aşk Değil Takıntı”

  • Zeynep yel
    Zeynep yel
    Reply

    Merhaba yazınızı beğendim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir