Pandemi Sürecinin Aile İçi İlişkilere Etkisi

0
229
pandemi sürecinin aile içi ilişkilere etkisi

Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgını nedeniyle bir süredir evlerimizdeyiz ve hepimiz ne zaman sonlanacağını bilmediğimiz bir belirsizliğin içerisindeyiz. Eminim virüs öncesindeki hayatımızı hepimiz özlüyoruz, bu sürece alışmakta güçlük yaşıyoruz. Ancak bunlara rağmen durumun ciddiyetinin farkında olarak ne kadar zorlansak da sosyal izolasyon ve karantina gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Sosyal izolasyon sürecinde bir çoğumuz yoğun bir kaygı ve stres yaşıyor. Tüm günün evde geçirilmesi hareketsizlik, uyku düzeninde bozulma, aşırı yeme ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sağlık sorunları bütün yaş grupları için ciddi bir risk oluşturuyor. Hissedilen aşırı kaygı sebebiyle anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi durumlar görülebiliyor. Bireylerin psikolojilerinin olumsuz etkilenmesinin bir yansıması olarak da aile içi istenmeyen gerginlikler, ilişkilerde bazı ciddi sorunlar yaşanabiliyor.

Peki, halihazırda çok kolay anlaşamayan, veya karantina öncesi anlaşsa da bütün gün evde bu gerginlikle birlikte beraber kalmak zorunda olduğunda kolayca gerilebilecek aile bireyleri bu süreçte neler yapabilir?

Öncelikle önemli olan bu sürecin biteceğini, hepimiz için çok zor ve bazı güçlüklerinin olduğunu kabul edip birbirimize karşı daha anlayışlı olarak bu süreci yönetebilmek. Vicdanlı ve merhametli olup, sabırlı ve anlayışlı davranarak, fevri çıkışlar yapmadan önce durup düşünerek kendimizi rahatlata biliriz.

Bu dönem de çözülmemiş eski konuların konuşulması pek iyi bir fikir olmayabilir, çünkü bireylerin kendilerine ait bir alanının olması oldukça zor. Aynı evin içerisinde gün içinde karşılaşmak kaçınılmaz. Bu durumda ortaya çıkabilecek gerilimden uzaklaşmak oldukça zor. Bu konuları konuşmamak için sınır koymaya çalışabilirsiniz.

Gergin bir dönemdeyken gün içinde pek çok şeye sert tepki verebiliyoruz. Örneğin uyku düzeninden, aile bireylerinden birinin müzik sesinden rahatsız olmuş olabiliriz. Özellikle bu dönemde herkes öfkeli veya stresli olabilir, ancak bu duyguların yönetilebilir olduğunu unutulmamalıyız. Öfke yapıcı bir çözüm sağlayacak mı, yoksa sadece gerginliği mi artıracak? Diye düşünüp, yapıcı çözümler arayabiliriz. Duygularımızı, ne hissedip ne düşündüğümüzü doğru bir şekilde tanımlayabilir ve karşı tarafa bunu yapıcı bir dille aktarabilirsek sorunlarımız büyümeden çözülebilir.

İlginizi Çekebilir:  Sosyal Medyanın Benlik Algımıza Etkisi

Karşımızdaki kişiyi değiştiremeyeceğimizi kabul edip. Onun fikirlerine, özel alanlarına, zevklerine ve duygularına saygılı davranıp, yargılamadan kabul etmemiz ve sevgi gösterebilmemiz oldukça önemlidir. Sevgi zaman içerisinde azalıp artabilir ama saygı yitimi oldukça tehlikeli bir durumdur. O nedenle özellikle öfke anında eylem ve söylemlere dikkat edilmeliyiz. Durumu kontrol etmeye çalışabiliriz. Mesela anneniz kahvaltı hazırlarken yumurtayı sevdiğiniz gibi yapmadığında “Ben böyle yemem! Sevmiyorum!” yerine, “Ben kendi yumurtamı kendim yapayım, bu şekilde damak zevkime uymuyor.” diyebiliriz. Hem de bu süreçte günlük rutin aktiviteler oluşturulurken, ev içinde rol dağılımının en sağlıklı şekilde yapılmasına dikkat etmeliyiz. Tüm yükün tek kişinin üzerinde olması, zamanla hem fiziksel hem de psikolojik yıpranmaya sebep olabilir. Bu kişiyi gergin, sinirli ve mutsuz bir hâle getirebilir. Böyle olmaması için yemek, temizlik ve ev işlerinde birlikte hareket etmek, yardımlaşmak, iş yükünü dağıtmak adilane bir davranış olacaktır.

Beraber keyif alınacak aktiviteleri arttırabiliriz. Beraber oyun oynayıp, herkesin keyif alacağı filmler/diziler izlemek, birlikte yemek yemek ve paylaşım yapmak herkese iyi gelebilir. Tabii ki tüm gün birlikte vakit geçirmek değil. Aile bireylerinin kendilerine ayırdıkları özel vakitleri olması gerekmektedir. Kişilerin belli saatlerde kendi özel işlerini yapabilmeleri, dinlenmeleri, kendilerini iyi hissettiren veya dinlendiren aktivitelerle meşgul olmaları, psikolojik anlamda daha sağlıklı kalmalarına yardımcı olacaktır.

Son olarak, karantina sürecini kendimiz için avantaja dönüştürüp, sosyal medya detoksu yapabiliriz. Kendimizi anlamaya çalışıp, biraz yavaşlamak için harika bir zamandır belki de. Şu an sahip olduklarımızın farkına varmak, değerini bilmek, korumak, şükretmek, sevgimizi ifade etmek ve ilişkilerimiz geliştirmek için harika bir fırsat.

Önceki İçerikHad Bilmek, Haddini Bilebilmek…
Sonraki İçerikÇocuğunuz İmzanızdır
Lisansımı Beykent Üniversitesi psikoloji bölümünde tamamladım. Lisans eğitimi sürecinde T.C. Sağlık Bakanlığı İstanbul Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde staj yaptım. Yıldız Teknik Üniversitesi Pedagojik Formasyon eğitimini tamamladım daha sonra Atışalanı Anadolu Lisesinde Stajyer okul psikoloğu olarak görev aldım. Yüksek Lisansımı ise İstanbul Gelişim Üniversitesinde yaptım burada yetişkin bireylerde erken dönem uyum bozucu şemalar ile bağlanma stilleri ve ayrılık kaygısı arasındaki ilişkiyi araştırdım. Yetişkin ve çocuk test eğitimleri, şema terapisi, aile ve sosyal yaşam danışmanlığı eğitimlerini aldım. Eğitim hayatım boyunca yaşam boyu öğrenmeyi kendime ilke edindim, birçok eğitim, kongre ve workshoplara katıldım, halen güncel eğitim programlarını takip etmekteyim. Bireysel psikolojik danışmanlık süreçlerine devam etmekteyim.

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
Adınızı yazınız