Çocuğunuz İmzanızdır

0
401
çocuğunuz imzanızdır

“İyi bir ebeveyn değilim”, “Çocuğuma yetemiyorum”, “Yetersizim”… Nedir size bunları düşündüren? İyi ebeveyn nasıl olur? Nasıl çocuğunuza yettiğinizden emin olursunuz? Kafanızdaki ebeveynlik imajıyla uyguladığınız ebeveynlik birbiriyle örtüşüyor mu, yoksa olmak istediğiniz noktadan çok mu uzaktasınız? Bu düşüncelerde kaybolmak çok kolay fakat emin olun yalnız değilsiniz.

İyi birer ebeveyn olma yolculuğunda seçtiğiniz yol ne olursa olsun, hepimizin ulaşmak istediği ortak nokta çocuğumuzun ihtiyaçlarını karşılayabiliyor olmaktır. Peki doğru yolu seçtiğimizden nasıl emin olacağız? Çocuğun gelişim sürecinde attığınız her adımın izini onun geleceğinde göreceksiniz, ki bu bazen göz korkutucu olabilir. Sonuçta ebeveynlik yolunda ilerlerken hiç mi yanlış yapılmayacak, hiç mi köşeye sıkışılan yerler olmayacak? Önemli olan kriz anlarında nasıl bir tutum sergilendiği. Psikososyal gelişim evrelerinde çocukluk ve ergenlik oldukça önemlidir. Farklı yaş aralıklarında yaşanabilecek sorunlara ve bunlardan ileri gelen ergenlikte ve/veya yetişkinlikte boy gösterebilecek sorunlara değinmekte fayda görüyorum. Bu yazımın odağı gelişim evrelerinin başı olan 0-1.5 yaş aralığı olacak.

Çocuklarda 0-1.5 yaş arası olan “Oral Dönem” olarak adlandırdığımız dönemde haz yoğunluğu ağız bölgesindedir, çocuğun yaşamı algılaması ağız ile başlar. Yeni doğmuş bebeklerin birinci hedefi anne memesini aramak ve emmektir. Bu dönemde ebeveynlerin çocuklarını periyodik aralıklarla ve düzenli olarak beslemeleri büyük önem taşır. Beslenme ve sevgi ihtiyacının yeteri miktarda giderilmesi, çocuğun kendisine bakım veren kişiyle güvenli bağlanma oluşturması açısından dikkat edilmesi gereken önemli bir faktördür. Gelişen güven duygusu çocuğun ilerleyen yaşlarda hayata bakış açısını etkileyebilecek düzeye ve öneme sahiptir. Fakat asıl dikkatli olunması gereken nokta, ağız bölgesinin çok ya da az doyurulması çocuklarda ileriki yaşlarda saplantılara neden olabilir. “Doyurulma” ile anlatılmak istenen, çocuğun bu yaş aralığındaki ihtiyaçlarının yeteri kadar (doyurulmaması) karşılanamamasıdır.

Görüşleri ebeveyn tutumlarının kişilik gelişimine etkisi olacağı yönünde olan Sigmund Freud, 0-1.5 yaş aralığında ihtiyaçları aşırı derecede doyurulan bebeklerin, yetişkinlik döneminde başkalarına karşı fazla beklenti içinde olan, benlik saygılarını diğer insanların yargılarına göre şekillendiren, aşırı iyimser ve bağımlı yetişkinler olacağını belirtir. Tam tersi olarak bebeğin olumsuzluklarla karşılaşması, ihtiyaçlarının giderilmemesi ve güvene dayalı problemler yaşaması, ilerleyen yaşlarda tırnak yeme, parmak emme, sigara içme, obezite, küfür etme gibi sorunlar yaşamasına, kötümser bir yetişkin haline gelmesine yol açabilir. Bu saplantılara zemin hazırlayan ve en yaygın olarak yapılan yanlış bebeğin sütten çok erken ya da geç ayrılmasıdır.

Yaklaşık 6. aydan sonra bebeklerin motor becerileri gelişmeye başlar; dokunmayı, ısırmayı, kavramayı/tutmayı öğrenirler. Bebeğinizin dişleri çıkmaya başladığında ısırmayı keşfeder, kendi parmağını, annenin memesini ısırabilir. Bebeğiniz bunun yanlış olduğunu bilmeden, yeni bir deneyim yaşamak için yapar sadece. Bebeğinizin yeni eylemine vereceğiniz tepki ona bu yaptığının doğru mu yoksa yanlış bir eylem mi olduğunu öğretecektir. Annesinin memesini emerken ısıran bebekten meme o anlık kaçırılırsa, bebek bu eylemi azaltmaya meyilli olur. Bunun yerine canı acıyan anne bebeği birkaç defa bunu yapıyor diye memeden kesip artık biberonla beslemeye başlarsa bu hem anne-bebek arasındaki bağı zedeler, hem de bebekte huzursuzluk ve güvensizlik yaratır. İstediğiniz çözüme farklı yollardan ulaşabilirsiniz, yeter ki arkada bir hasar bırakmış olmayın.

Hayatımız boyunca farklı zorluklarla karşılaşacağız. Bu zorluklarla ne kadar iyi başa çıkabileceğimiz kişilik gelişimimizi etkiler. Bir dönemin zorluklarıyla ne derece başa çıkabilirsek, bir sonraki döneme kendimizi o kadar hazırlamış oluruz. Karşılaştığımız zorlukları aşmakta başarılı olamazsak, bir sonraki dönemde farklı olanları karşımıza çıktığında ve geriye dönüp baktığımızda geçmiş zorlukların bıraktığı hasarları telafi etmekte zorluk yaşarız, uzun vadede bunu yaşamak yorucu olur. Atacağınız her adım, vereceğiniz her karar, doğru/yanlış her yönlendirmeniz çocuğunuzun zorluklarla başa çıkma mekanizmasına etki edecektir. Buradaki en önemli husus çocuğunuzu dinlemek ve onun hayatında etkin rol almak. Çocuğunuzu ne kadar iyi tanırsanız, yaşanabilecek sorunları o kadar iyi öngörebilirsiniz.

Önceki İçerikPandemi Sürecinin Aile İçi İlişkilere Etkisi
Sonraki İçerikŞizoid Kişilik Bozukluğu
1993 İzmir doğumluyum. Lise sona kadar eğitimimi İzmir'de tamamladım. Sonrasında ailemle birlikte Güney Afrika'ya taşındık ve liseyi orada Cambridge Üniversitesi'ne bağlı uluslararası bir okulda bitirdim. Ardından İngiltere'ye gittim ve Londra’da yaşamaya başladım. Lisansım Kingston Üniversitesi Psikoloji, Yüksek Lisansım University College London (UCL) Çocuk Psikolojisi üzerine yaptım. Londra'da yaşadığım süre boyunca gönüllü işlerde görev aldım, özel okullarda zihin engelli çocuklarla çalıştım ve yüksek lisans yaptığım sene Charing Cross hastanesi onkoloji bölümünde kanser hastaları ile çalışma fırsatım oldu. 2018 başında Türkiye'ye dönmeye karar verdim, kariyerimi burada ilerletmek istedim. Şu anda çocuk-ergen psikoloğu ve aile danışmanı olarak özel bir kurumda çalışıyorum.

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
Adınızı yazınız