Kim bilir ne kadar zordur kadın olmak? Kim bilir ne kadar acı saklar bir kadın yüreğinde? Kadınlar neden sessizce ağlar? Bir gün anlayabilecek miyiz acaba kadın olmanın zorluklarını? Aklımda cevaplayamadığım sorular, sorular, sorular…
Biz erkekler her zaman kendimizin üstün olduğunu hissederiz. Her zaman ön planda olması gerekenin erkekler olduğunu düşünürüz. Güçlü olan her şartta biz olmalıyız. Gerçekten de o kadar güçlü müyüz? Bir kadın kadar güçlü olabilmeyi başaran erkek var mıdır şu dünyada? Olacağını sanmam da fıtratımız da vardır erkeklik. Laf söyletmeyiz kendimize. Dedim ya aklımda cevaplanmayan sorular ve birbirine bağlanamayan düşünceler.
İçim acıyor. Yüreğim sızlıyor günlerdir. Bir anne, bir kadın “Ölmek istemiyorum” diye feryat ediyor. Sonuç değişmiyor. O kadının bedeni, yüreği, düşünceleri, umutları, yaşayacağı güzel günleri kara toprakla buluşuyor. Bir daha gidemeyecek çocuğunun veli toplantılarına, yiyemeyecek en sevdiği yemeği, dinleyemeyecek bir türküyü sonuna kadar. Bir daha yaşayamayacak o kadın. Nefes alamayacak be nefes alamayacak! Ya arkasında bıraktığı sevenleri, sevdikleri nasıl nefes alacak bundan sonra? O nefes ağır gelmeyecek mi gözü yaşlı anaya, babaya, evlada… Peki, bize ağır gelmeyecek mi böyle bir dünyada nefes almak ve böyle bir dünyada erkek olmak?
Gecenin karanlığında belki bir yerlerde yine bir kadın şiddete maruz kalıyordur. Kıymayın efendiler, yapmayın! Kadınları bırakın! Bırakın bahçelerinde özgürce dolaşabilsinler. Bırakın bu dünyanın tüm güzelliklerinden faydalanabilsinler. Okusunlar, meslek sahibi olsunlar, yuvalarında eşiyle eşit birer insan olsunlar.
Biz ne zaman bu hale geldik? Atalarımız yaşadığımız yerlere vermiş kadının adı. “Anadolu” demişiz. Bir ana kadar bereketli, bir ana kadar sevecen, bir ana kadar cesur, bir ana kadar sağlam olsun diye taçlandırmışız bu toprakların adını. Bereketi simgelemişiz bir kadınla. Adına Kibele demişiz. Kan kokan ellerinizin değdiği yerlere uğrar mı Kibele? Siz bakabilir misiniz aynadaki yansımanıza?
Kadın olmak zordur, ama bir erkek olarak inanıyorum ki kadınların ve erkeklerin eşitliği bir gün bu topraklarda yeniden gerçekleşecek. O güne kadar tek bir şey söyleyebilirim sizlere: “Yaşayın yaşayabildiğiniz kadar!”