Kadın Olmak Ve Kadın Olmanın Zorlukları

2
276
kadın olmak

Herkese merhabalar.

Bugün sizlerle başlıktan da anlaşılabileceği üzere “kadın olmaktan” ve hatta özellikle “kadın olmanın zorluklarından” bahsetmek istiyorum. Hemen burada ufak bir parantez açmakta da fayda görüyorum. Zor olan kadın olmak değil aslında, bu gerçekliği zorlaştıran bizleriz, içinde yaşadığımız toplum ile.

Dünyaya geldiğimizde kontrol ve karar sahibi olamadığımız bazı gerçekliklerin içerisine doğuyoruz. Bu gerçeklikleri; ailemiz, çevremiz, fiziksel özelliklerimiz, hatta genel itibariyle genetiğimiz ve cinsel kimliğimiz oluşturuyor. Cinsel kimliğimiz bu konuya dair eğilimlerimize göre değişkenlik gösterebiliyor olsa da, hiçbirimiz o doğuştan gelen kimliğimizi seçemiyoruz. Ama cinsel kimliklerimizle bağ kurabilmek, içselleştirebilmek, doğasını istediğimiz şekilde yaşayabilmek bizlerin elinde oluyor.

Kadın olmak da, kendini kadın gibi hisseden, hissedebilen her birey için birer kimlik görevinde. Kimlik kelimesini açarsam eğer, kimlik insanı o insan yapan temel öğelerden oluşur. Kişi kimliğinde var olan durumlarla barışık olur, gurur duyar.

Ancak maalesef geçmişin belli dönümlerinde ve günümüzde “kadın kimliği” özgürce yaşanamıyor. Kadını kadın yapan özellikler ayıplanıyor, kadına sıfatlar ekleniyor, güçsüzleştiriliyor, güçsüz gösteriliyor, ikinci plana atılıyor, belki de daha doğmadan hayat yazgısı onun adına çizilmiş oluyor, görevler yükleniyor, haklı veya haksız taraflarına bakılmaksızın suçlanıyor, haklıysa haklılığını yaşamasına izin verilmiyor, söz hakkı, duygulanım hakkı, karar verme hakkı, özgürlük hakkı elinden alınıyor, başına her ne gelmiş olursa olsun mutlaka hakettiği sonucuna varılıyor, yalnızlaştırılıyor, içine kapatılıyor, geri kalan bütün özellikleri göz ardı edilerek güzel/çirkin veya zayıf/kilolu veya açık/kapalı gibi iki seçim arasına sıkıştırılıyor, bütün durumları da bu seçime göre belirleniyor…

Herhangi bir yanlış anlaşılmayı önlemek adına bu bahsedilen algıyı yaratan kişiler; toplumun her kesiminden, her yaş aralığından, her cinsiyetten bireyler olabiliyorlar. Özellikle bir “hedef tahtası” göstermemiz doğru olmayacaktır. Kadın da bir başka kadını yerebiliyor, en tahsilli olanı bile bir kadının başına gelen olumsuzluklar için “haketmiştir” kelimesini kullanabiliyor.

Bir de şuna açıklık getirelim istiyorum. Bazı insanlar da sözde “kadın gerçekliğini” kabul ettiklerini söyledikleri, bu konuya dair çok duyarlı olduklarını duyurdukları halde yaptıkları aslında söyledikleri ile tezat oluşturur biçimde. Bu durumda da bize aslında içsel olarak kadın doğasını kabul edemediklerini gösteriyorlar, dolaylı da olsa.

Ama bu durum aslında şu düşünce dinamiğine dayanıyor, kendi kimliklerini olduğu gibi içselleştirememiş kişiler bir başka kimliği kabul etmekte zorluk yaşarlar. Şöyle örnek verelim, oldukça ataerkil bir toplumda yetiştirilmiş olan erkekler, erkek kimliğine dair büyüklenmeci/narsisistik düşüncelere sahip olurlar. Bundan dolayı da kadın kimliğini kendilerini güçlü görebilmek/hissedebilmek adına ikinci plana iterler. Şu söylemlere hepimizin oldukça aşina olduğunu tahmin ediyorum; “Kadınlar erkeklere verilmiş birer hediyedir,” veya “Erkekler kadınları korumakla yükümlüdür.” Bu gibi söylemler aslında bahsettiğim üzere önce kendi kimliğini olduğu biçimde içselleştirememiş, bundan dolayı kadın kimliğini de olduğu biçimde göremeyen bireylerin ürünüdür. Kadın kimliğini kendi kimlikleri üzerinden anlamlandırmaya çalışırlar, ikincil bir kimliğin aslında kendi kimliklerinin uzantısı olduğunu düşünürler ve bu yüzden de kendilerine denk göremezler.

Halbuki bazı şeyler doğada salt, süssüz, sıfatsız, olduğu gibi varolurlar. Cinsel kimlikler gibi. Kadınlık da erkeklik de herhangi bir kelimeye, anlatıma ihtiyaç duymaz. Kadınlar çiçek değildir, narin değillerdir mesela. Kadın kadındır, erkek de erkek. Olduğu gibi, öylece..

Geçmişte de bugün de yaşanan kadın kimliğine dair düşmanca söylemlerin, yaftaların altında (kişisel görüşüme göre) kimliklerin içselleştirilememesi yatar. İçselleştirilebilen kimlikler bakıldığında kimseyi rahatsız etmez, kimseye farklı gelmez, kimse hissettiği kimliği yaşıyor oluşundan dolayı suçlanmaz, suçlu da hissetmez.

Son olarak bir düşünce pratiği ile konumu bitireyim. Yazımı okuduktan sonra cinsel kimliklere dair düşüncelerinizi, sözlerinizi bir süzgeçten geçirmenizi istiyorum. Hangi eklemeler, hangi sıfatlar, hangi önyargılar harekete geçiriyor sizleri? Farkına varalım ve zihin süzgecimizde yakalayalım bunları.

Teşekkür ediyorum.

Umarım anlatmak istediklerimi sizlere geçirebilmişimdir.

Yazımı okuyan gözlerinize, anlamlandıran zihinlerinize çokça şükran ve sevgi ile…

Önceki İçerikNasıl İnsanların Saygısını Kazanabilirsiniz?
Sonraki İçerikAslan Burcunda Yeni Ay
İstanbul Aydın Üniversitesi Psikoloji lisans bölümünden 2015 yılında mezun oldum. Daha sonra İstanbul Esenyurt Üniversitesi Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans derecemi almaya hak kazandım. Bu süreçte Mazhar Osman Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesi, Çağlayan Adliyesi, Avrupa Şafak ve Bahçelievler Aile Hastanesi’nde staj çalışmalarımı yürüttüm. Mezunu olduğum üniversitede Pedagojik Formasyon Eğitim Programını tamamladım. Çocuklara uygulanan objektif testler, MMPI, Wisc-r, Denver, Oyun terapisi ve Bilişsel davranışçı terapi alanlarında eğitimlerim bulunmakta. Aktif olarak çocuk, ergen ve yetişkinler ile terapi çalışmalarımı yürütmekteyim.

2 YORUM

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
Adınızı yazınız