Her şey bir merakla başlar. İnsanoğlu bunca zaman neyi öğrendiyse önce bunu merak ederek başlamıştır yolculuğuna.

Tıpkı çocuklarda böyledir.

Bir dini, bir toplumu bazen gelenek ve görenekleri bazen cinsel yaşamı merak ederler.

Nereden geldiklerini ve nereye gideceklerini sorgularlar.

İnsan doğduğu andan itibaren sorgulama gücüne sahiptir. Bizi hayvan olmaktan ayıran şey zaten budur. Sorgulayan zihnimiz.

İnsanoğlu başkalarına sorular sorarken, kendine sormayı kendini sorgulamayı da asla ihmal etmez.

Bazen ise biz daha  kendi sorularımıza cevap bulamazken çocukların sorularıyla boğuşuruz.

Mesela; üç  yaşında size nasıl dünyaya geldiğini soran çocuğunuza bunu resimler yoluyla anlatabilirken dünyadan nasıl ayrılıp gideceğini anlatamayabilirsiniz. Zaten buna gerekte yoktur.

Bazı aileler bunu anlatabilmekte ısrarcı olurken, çocukta yarattığı ölüm korkusu ve hayatta kalabilme kaygısını fark etmezler.

Sevgili aileler, çocukların sordukları her soruya cevap vermek zorunda değilsiniz.

”Ben nereden geldim” diye soran çocuğunuza elbette ”bilmiyorum” demeyin.

Yaşı uygun değilse bunu anlamaya daha kısa ve açıklayıcı cevaplar verin.

Onların sorularına  şöyle karşılık verebilirsiniz.

Örneğin; ”Evet bu sorunu çok beğendim, gerçekten cevabını ben de bilmiyorum bunu bir düşüneyim” gibi cevaplar vererek zamandan kazanabilirsiniz. Böylelikle çocuk, bir yetişkinin her zaman her şeyi bileceğini değil onunda yeri gelince bilemediği sorular olabileceğini düşünerek kendine aynı payı gözetecektir. Çocuk burada kendine ”bilememe” hakkını verebilmeyi öğrenir.

Siz zamandan kazanırken çocuğunuz aynı soruyu belki tekrar sormayacak ve yaşı geldiğinde siz ona bu konuyu yeniden açarak anlatabileceksiniz.

Sevgili aileler çocuklara zamanından önce verdiğiniz bilgiler çocuklarda bıkkınlık yaratırken aynı zamanda işler tam tersine dönebilir.

Çocuğunuz okul öncesi dönemdeyse, yazmaya ve okumaya karşı hevesliyse bunun üzerine giderek çalışma yapmak, eğitim döneminde onun sıkılarak pes etmesine yol açacaktır.

Bu yüzden çocuğunuza iyilik yapıyorum sanarken bir kötülüğe sebep olabilirsiniz.

En doğru yöntem onun şevkini kırmadan zamana bırakıp zamanı gelince öğreneceğini söyleyerek severek beklemesini arttırmaktır.

Böylelikle zamanı geldiğinde hemen sıkılmayacak ve hep beklediği o günü artık öğrenme arzusuyla gerçekleştirecektir.

Unutulmamalı ki; çocuğunuzun her yaşının bir gelişim dönemi muhakkak var.

Kısaca bahsetmek gerekirse, 2 yaşında çocuğunuz ”bu ne” diyerek her nesneyi öğrenmeye çalışacak, 3 yaşında inatlaşma dönemine girerek kendi benliğini ortaya koyacak 4 yaşında argo ve küfür ortaya çıkarak kabul edilmeye devam etmeye çalışacak beş yaşında ise size artık hayatın içinden sorular sormaya zemin hazırlayacak.

Her evrenin detaylı gelişim özellikleri mevcut. Bu durumda biz iki yaşındaki bir çocuktan beş yaşındaki bir çocuğun sorusunu duyarsak buradan onun hazır olduğu anlamını çıkarmamamız gerek. Çocuklara bütün merdivenleri aynı anda çık, en yüksek basamağa birinci merdivene basarak ulaş diyemeyiz.

Her şey evrende yavaş yavaş ve zamanında gerçekleşir. Tıpkı bir çiçek gibi, sulayarak büyür. Bazı çiçekler hiç su istemez, bazılarına iyi gelen güneş bazılarının yapraklarını çürütür.

Eğer yaş ve gelişim özelliklerini dikkate almadan çocuk yetiştirirseniz travmatik semptomlara ve kalıcı hasarlara sebep olabilirsiniz. Benim siz ailelere tavsiyem burada çocuğunuzu iyi tanımak ve yaş gelişim özelliklerine göre onları gerçek dünyaya hazırlamak olacak.

Şunu da unutmayın, çocuklar zaten birbirinden farklı becerilerle dünyaya gelirler.

Sizin onlara bir şey vermenize gerek yok, yeter ki siz onlardan almayın.

Sevgilerimle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir