Oyun; çocuğun iç dünyasının yansımasıdır. Öğretebilmenin en önemli aracı olması yanı sıra çocuğu anlamanın en kolay ve doğru yoludur. Oyun; çocuğun evrensel bir etkinliği ve kendisini ifade biçimidir. Gelecekte toplumun hem fiziksel ve hem de ruhsal açıdan sağlıklı bireylerden oluşmasına katkıda bulunur.

Çocuklar için oyun; barınma, yemek yeme, uyuma gibi önemli bir yaşam aktivitesidir. Oyun ile çocuklar rekabeti, paylaşmayı, iç dünyasındaki yaratıcılığı öğrenirler. Çocuğun oynadığı oyunların içeriği onun kişilik gelişimini doğrudan etkiler. Büyüyüp bir yetişkin olduğunda cinsiyetine dair atfettiği özellikler, oynadığı oyunların, kullandığı nesnelerin, tanımladığı duyguların birer parçası haline gelir. Çocuğun gelişimsel dönemleri ile oynadığı oyunlar arasında direkt olarak bir ilişki vardır. Örneğin 0-2 yaş döneminde çocuklar bedenlerini ve çevrelerini öğrenme ve tanıma aşamasındadırlar, bu dönemde oynanan oyunlar çocuğun bedenini, nesneleri ve bunların fonksiyonlarını öğrenerek tekrarlaması ve bunu oyun haline getirmesi ile gerçekleşir. Bu dönemde, çocuk çevresindeki objeleri ve bedenini yönetmeyi öğrenir. Daha sonra da bu hareketleri tekrarlayarak oyun oynar. Kaşığı bir yere vurduğunda ses çıkardığını duyan çocuk, bu sesi tekrar duymak için kaşığı çeşitli eşyalara vurabilir ve çıkardığı sesleri tekrarlayarak ses oyunları yapabilir.

2 yaşından sonra oynanan oyunlar daha çok taklit etme üzerine kuruludur. Bu dönemde çocuk, çevresinde yaşadığı olayları, kişileri, nesneleri ve hayvanları taklit etmeye başlar. Çocuk, oyunda gerçek model olmaksızın bir kaptan yalancıktan su içebilir veya bir kedi gibi davranabilir. Bu olayları taklit ederken, onun olayları anlayışı, algılayışı farklılaşır, gelişir ve tamamlanabilir. Bu dönemin sonuna doğru, çocuğun oyunu gerçeğe daha uygun olmakta ve iş bölümüne daha fazla dayanmaktadır. 7 – 8 yaşlarından sonra ise, oyunun gerçeklere uygun oynanması, oyun kurallarının ve amaçlarının daha önceden detaylı olarak belirlenmesi gerekir.

12 yaşından sonra yani somut işlemler aşamasında çocuk oyunda artık daha mantıklı, daha sosyaldir ve zihninde gerçekler daha da kesinleşmiştir. Ayrıca egosantrizm ve fantezi (hayal-imge) oyunlar azalmış ve oyun belirli kurallara bağlanmıştır. Bu dönemde genellikle, kuralları olan oyunlar oynanır. Örneğin; saklambaç, sek sek oyunu veya organize spor oyunları gibi beceri oyunları ve satranç, dama gibi zekâ oyunları bu dönemin en popüler oyunları arasındadır. Bu dönemin çocuk oyunları, beceri, zekâ ve hepsinden de öte kural bilgisi gerektirmektedir. Bu oyunlara “yapısal oyunlar” da denilir ve oyunun temel kurallarını bilmeyen veya uymayan çocuklar ya cezalandırılır ya da bir daha oyuna kabul edilmezler.

Bu dönemde oynanan her oyun farklı kurallara sahiptir. Çocuk bunlar sayesinde gelişmesini etkileyen iyi ya da kötü becerilere sahip olabilir. Çocuklar önce ana becerileri kazanırlar, onları geliştirirler ve oyun oynamak için onları kullanırlar. Oyun yapılarında oynayan çocukların oyun yaratma şekilleri gözlemlendiğinde, kullanılan oyun yapılarının; çok çeşitlilik gösterdiği görülür. Bu oyun yapılarında oynanan oyunlar; 1-rekabet oyunları, 2-kovalamaca oyunları, 3-dövüş oyunları 4-taklit oyunları olarak ayrılabilir. Rekabet oyunlarına örnek olarak ikili bir kayacakta çocukların kaymak için yarışması verilebilir. Kovalamaca oyunları; çocukların birbirlerini kovalayıp yakaladıkları “hırsız polis” gibi oyunlardır. Dövüş oyunları ise güreşme ve kılıç dövüşü gibi oyunlardır. Taklit oyunları; çocukların oyun yapılarını kullanarak, evcilik oynaması, alışveriş yapması ya da öğretmencilik oynamasıdır.

0-12 yaş arası çocukların kendileri ve akranları ile oynadıkları oyunlar kadar aileleri ile (filial) oynadıkları oyunlarda son derece önemli ve etkilidir. Bir sonra ki yazımda sizlere filial terapi nedir neden önemlidir bunlardan bahsedeceğim.

Bol oyunlu ve sağlıklı günler dilerim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir