Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki beynimiz günde 12.000 ile 60.000 arası düşünce üretir ve bu düşüncelerin %80’i olumsuzdur. Bunun aslında bir sebebi var, insanlık tarihinin başlarına dönersek, ormanlarda veya mağaralarda yaşadığımız zamanlarda, beynimizin alarmda kalması yaşamımızı sürdürmemizi sağlıyordu. Sebebine gelince öyle güvenlik görevlileri, polis, kanun düzeni olmadığı için herkes kendi başının çaresine kendisi bakmak zorunda olduğu için beyin her yerden gelebilecek tehlikelere karşı savunma halindeydi ki hala da bu özelliğini sürdürmektedir. Vücudun tüm ihtiyaçlarını birbirinden ayırmadan hemen karşılanmalı yoksa ölebilirsin aceleciliği ve korkusuyla harekete geçer.

Acaba modern hayatımızda beynimizin tuzakları karşımıza nasıl çıkıyor? Bunu 8 örnekle açıklayalım:

  1. Sağlıklı olmayan yiyeceklere yönelim: Beynin ilk olarak sayabileceğimiz tuzaklarından biri acıkınca yemek yerken sanki önünüzden biri alıp gidecekmiş endişesi içinde çabucak daha çiğnemeden yutma halimizle açıklayabiliriz. Bu özellikle ilkel çağda birçok hayvan türünden daha güçsüz olduğumuz için herhangi bir yiyecek bulduğumuz zaman diğer hayvanlar fark etmeden yiyip bitirmek zorundaymışız. İşte o zamandan bu zamanımıza kadar nesilden nesle geçen genler vesilesiyle bolluk bereket halinde ve güvende olduğumuz halde aynı davranışları bu gen yüzünden sergileriz. Ayrıca beyin şekerli yiyecekler ile çalışır diye açıklasak yanlış olmaz. Bu sebeple doğal kaynaklı yiyeceklerden yani sebze ve meyvelerden almak yerine hazır, uğraşmadan daha yoğun şekerli örneğin, pasta, çikolata, baklava gibi tatlılara zihnimiz tarafından yönlendiriliriz. Çünkü bu yiyecekler acil dopamin hormonunu bir anlamda mutluluk hormonunu salgılamamızı sağlar. Bu duyduğumuz hissiyatı sürekli duymak ihtiyacından davranışımızı tekrarlama durumuna gireriz. Bağımlılık geliştirmeden hemen yapmamız gereken günlük yiyecek planı oluşturup ona riayet etmek doğru bir hareket olacaktır.
  1. Kullanmadığınız eşyaları tutmayın: İhtiyacınız olmayan birçok eşya ve kıyafeti “Bir gün ihtiyacım olursa” diye tutmak alanlarınızı meşgul tutacak ve gerekli kullandıklarınız için yer bulmak zorlaşacaktır. Hatta hiç ihtiyacınızın olmadığını bilerek, belki de sadece kafanızda felaket senaryosu kurarak “Ya her şeyimi kaybeder ve bunlara ihtiyaç duyarsam” diye, beyin sizi olumsuz duygu durumunun içine sizi çekmeye başlamış demektir. Burada tavsiyem diyelim ki o kötü senaryo gerçekleşti “Neyi evinizden kurtarırdınız?”. Durun ben söyleyeyim, o rengi, modeli geçmiş ve hatta hevesinizin geçtiği o kazağı, eteği, paltoyu gidip kurtarmayacaksınız öyle değil mi? Zihni de eşyaları toparlarken düzenleriz, şimdi o hiç atamadıklarınızla vedalaşma zamanı geldi. Ferahlayın ve hafifleyin.
  2. Hayatı kaçırma korkusu: Sabahları kalktığınızda hemen ilk işiniz sosyal medya hesaplarınızı mı kontrol ediyorsunuz? Peki içinizde bir şeyler oldu ve ben bu durumu kaçırdım hissiyatında mısınız? İşte buna psikolojide “Bir şeyleri kaçırma korkusu” denir ve olumsuz duygu durumunun içinde olmanızı sağlar. Sürekli bir endişe hali immün sisteminizi düşürecektir. Bunun yerine her gün ilgi duyduğunuz alanda bir yazı okumak, araştırma yapmak sizin gelişiminize ve beyninizde bulunan ödüllendirme mekanizmasına da hizmet edecektir.
  3. Yapılacak işleri geciktirmek veya ertelemek: Beyin bir işe başlamadan önce sizi ciddi şekilde uyarabilir ve sizi “Ya yapacağın şeyi yanlış yaparsan” diye düşündürterek hareket etmenizi bir anlamda işe başlamanızı engelleyebilir. Bu sebeple beyninizin tuzağına düşmeden eğer hava kapalıysa evin içindeki ışıkları açın, eğlenceli, dans ettirecek bir müzik dinleyin, göreceksiniz ki tamamı ile modunuzu değiştirecektir. Görebileceğiniz yerlere başarmak istediğiniz konu neyse onu yazın olmuş gibi ve bunun için planlama yaparak adım adım ilerleyin.
  4. İyi niyetli olduğunu hissetmediğiniz kişilere odaklanmayın: Çevrenizde sizi sözleriyle rahatsız eden, eleştiri boyutunu kaçıran insanlara ehemmiyet vermeyin. Kendi gerçekleştiremeyeceği durumları sizin de başaramayacağınızı sanırlar. Ancak siz neyi yapıp neyi yapamayacağınıza karar verebilirsiniz. Emek verdiğiniz bir konuda kendinize inanarak çabanıza devam edin. Manipülatif insanları hayatınızdan çıkarın. Çünkü beyin bir kişinin söylediği olumsuz bir yoruma takılır da yüz kişinin söylediği iyi şeyi görmezden gelebilir.
  5. Algınızı pozitif olaylara çevirin: Farz edelim ki gün içinde bir hata oldu veya bir haksızlığa uğradınız, tüm gün bu durumu üzerinizde taşıyıp hatta çok öfkelenmeye başlayıp kötü bir psikolojik hal ile gününüzün mahvolmasını mı sağlardınız? Bu soruya tam olarak cevap veremiyorsanız, yani üzüntü ile gergin bir duygu durumunda olurum diye düşünüyorsanız, bunun bir saat için normal olduğunu fakat tüm gün sürüyorsa sorun olabileceğini söyleyebilirim. Bunun yerine hatayı kabul edip yapılması gerekeni yaptıktan sonra diğer gelişen durumlara odaklanıp, hatta sevdiğiniz bir arkadaşı arayıp sohbet edebilir, bir komedi skeci seyredebilirsiniz. Modunuzu olumluya çevirmek, çözüm bulmanızı kolaylaştıracaktır.
  6. Paranızı biriktirin: Şu son günlerdeki corona virüsünün hayatımıza öğretilerinden biri de paramızı ihtiyacımız olmayan şeylere harcamamız gerektiğini anladık. Eğer siz de “Alış veriş yaptıkça rahatlıyorum” diyenlerdenseniz beyninizin tuzaklarına düşmüş kişilerdensiniz demektir. Beynin bir sorun hissettiğinde onu gerçek konu ile yüzleştirmek ve çözüm bulmak yerine telafi yöntemini seçebilir, örneğin, sevgilisi tarafından terk edilen biri kendisini alış verişe verip sevgilisinin ona vermediği  mutluluk duygusunu orada yaşamak isteyebilir ya da bol şekerli karbonhidratlı yiyecek seçimleri ile kendisini şımartma ihtiyacına girebilir. Bu gibi davranış modelleri veya insan tepkileri bütçenizi olumsuz yönde etkileyebilir ki covid-19 virüsünün dünyayı sarmasıyla çalışamaz, işe gidemez hatta para kazanamaz hale gelen büyük bir çoğunluk var. Kötü günler için kullanacağınız parayı mutlaka kenarda tutmalısınız.
  7. Hep haklı olduğunuzu düşünmek: Bu tarz bir düşünce tarzı sizin her zaman hayal kırıklığına uğramanızı sağlayacaktır. Bunu birkaç bilimsel araştırma ile örneklendireceğim, karşılıklı konuşurken birbirimize söylediklerimizin ancak %27’sini anlayabiliyoruz. Gördüğümüz her şey bireysel algımız ki bu da hayat tecrübelerimiz ve referanslarımız kadardır, yani salt gerçek değildir. Duyduğumuz her şey de başkalarının yorumlarıdır.

Konu ile ilgili sorularınız ya da paylaşacaklarınız varsa bana,

zeynepeylemsenkal@fransizlape.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir