Asla Türkçe Düşünme!

İngilizce ve Türkçe dilleri arasındaki en büyük fark, geldikleri dil aileleridir. İngilizce Hint Avrupa Dil ailesinden bir dil iken, Türkçe Ural Altay ailesine ait bir dildir. Sadece bu sebep bile İngilizceyi öğrenirken Avrupalı birine göre çok daha fazla zorluk çekmemize sebep olabilir. 12 yıllık temel eğitim sürecinde, öğrenciler yıllar içerisinde uzun ve yoğun İngilizce eğitim almalarına rağmen maalesef ki dört temel beceriyi kazanmakta hala zorluk çekiyorlar. İngilizce öğrenme yaşının giderek aşağılara çekilmesi bile dört temel beceriden özellikle konuşma becerisini kazanmak için yeterli olamıyor. Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi ve Öğrenimi üzerinde büyük uğraşlar verilmiş ancak hedeflenen seviyede başarı hala elde edilememiştir. Çoğu ebeveyn çocuklarını çok daha iyi bir dil eğitimi almaları için özel okullara göndermeyi tercih ediyor ama buna paralel olarak çocuklar yine aileleri tarafından okuldaki çalışmalarını destekleyici kurslara gönderiliyor, ek olarak özel derslerle takviye çalışmaları yaptırılıyor.

Ülkemizde genelde, kağıt üzerinde kalan İngilizce, gündelik hayata entegre edilemediği zaman, kurumların yada kişilerin vadettikleri konularda tatmin edici bir seviyeye ulaşılmadığında, bu sefer de eğitimcinin öğretme becerileri sorgulanabilir hale geliyor. Yani, yine çokça harcanan zaman, para ve kaçınılmaz sonuç olan başarısızlık. Dil öğreniminde motivasyonun ne kadar önemli bir etken olduğunu söylememe gerek var mı? İnsanlar başarısızlık yaşadıkları durumlarda önce sorunu erteleme, sonrasında da vazgeçme çabası içine girerler. Dolayısıyla yapabildiğini görme, insanları iyi motive eden en önemli şey. Peki, uğruna bu kadar zaman ve bolca nakit harcadığımız konuşma becerisine neden bir türlü sahip olamıyoruz? Ve bu problemi çözmek için sunulan yöntemler ne kadar başarılı?

Türkiye’deki temel problem öncelikli olarak “dilbilgisi ağırlıklı” bir müfredat sistemine sahip olmamız. Dil bilgisi ağırlıklı bir müfredat, dilin kendisini öğretmekten çok kurallarının öğretilmesi gerektiğini söyler. Yabancı dil öğretiminin amaçladığı dört Temel Beceri vardır:

Okuma, okuduğunu anlama, konuşma ve yazma becerilerinin kazandırılması. Özellikle Avrupa ülkelerine bakıldığında insanların yabancı dili çok daha kolay ve hızlı öğrenip farklı kültürlerle kolayca etkileşim halinde olabildiklerini biliyor muydunuz? Bunda Avrupa Birliği üyesi olmalarının ve serbest dolaşım haklarının da çok büyük bir etkisi var. Dil, yaşayan bir varlıktır ve konuşulmadıkça, sosyal hayatın içine entegre edilmedikçe unutulmaya ve bize uzaktan çözmemiz için beklenen bir matematik  problemi gibi görünmeye devam edecektir. Dil öğrenmek isteyen insanlar, öğrenmek istedikleri o dile maruz kalmalılar. Geleneksel yöntemlerin dışında yabancı dil öğrenenlerin sorgulayabildiği, eleştirel düşünce sistemine dayalı ve yabancı dili sosyal öğrenme ile irintili hale getirmek çok önemlidir. Hatta gerekli görüldüğü taktirde, özellikle öğrenciler için onların öğrenim süreçlerini daha kolay ve verimli hale getirebilmek adına var olan müfredatlarda değişikliğe gidilmeli ve gerekli düzenlemeler yapılabilmelidir.

Peki, konuşabilme becerilerinin bu kadar önemli olduğu bir durumda dil bilgisinin öğretilmesi gerekli mi? Evet, gerekli! Ama hangi koşullar altında? Yabancı dil eğitiminin sadece dil bilgisine ağırlık verilerek öğretilmesi çoğu öğrencide yoğun strese, isteksizliğe ve sürekli erteleme isteğine kapılmasına hatta zaman zaman isyan etmelerine sebep olabiliyor. Ya da çoğu özel okulun yabancı dil müfredatlarında akademik başarı adı altında öğrenciler arasındaki dil seviyesi farkını gözetmeksizin açtıkları sınıflar, yoğun dil eğitimi veriyoruz adı altındaki anlamsız çalışmalar öğrencinin zaten önyargılı olduğu o dille bütün bağını kesmekten öteye gidemiyor. Burada kişilerin dil seviyeleri, ve o seviyelere uygun kullanılan materyaller ve sunumları çok önemli. Evet, Dil bilgisi kuralları hiç değişmeyecek ama yine söylüyorum dil yaşayan bir varlık ama kurallarıyla birlikte. Kurallarını bilmeden o dile hakim.

Olduğumuzu söylemek maalesef mümkün değil. Kurallarını bilmeden bir dili konuşmak sadece o dili konuşmaya çalışan kişi için bir anlam ifade eder. Onu dinleyen insanlar içinse tamamen bir anlam kargaşasıdır. Dil bilgisi gereklidir ama sadece dil bilgisi kurallarıyla öğrenilmeye çalışılan bir dil asla giyemeyeceğiniz kıyafetleri satın almaya ve dolabınızda yer kalmamasına benzer. Askıda asılıdır ama asla kullanmıyorsunuzdur. Öğrenen kişi mutlaka ve mutlaka öğrendiği dili sosyal öğrenme ile ilintili hale getirmeli, tecrübe ederek yaşamalıdır. Ülkece yabancı dilin doğru şekilde konuşulabildiği sağlıklı huzurlu ve bol motivasyonlu günlere…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir