Aile kavramının önemi devamlı olarak çeşitli mecralarda ele alınıyor. Sözlük anlamı aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, karı koca, çocuklar, kardeşler vb.nin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük bütün olan aileyi şimdilerde çoğu zaman bir bütünden ziyade parçalanıp lime lime edilmiş bir yapı olarak görebiliyoruz. Aile kavramının ve bütünlüğünün önemini bilmek isterken bir çok soru geliyor aklımıza. Araştırmalarımızda direkt olarak bu sorulardan başlıyoruz ya da aile kelimesi içeren kitapları alırken yine klasik kalıp başlıklar dikkatimizi çekiyor. Çocuk nasıl yetiştirilir, anne çocuğa nasıl davranmalıdır, baba çocuğa nasıl davranmalıdır, çocukla arkadaş mi olmalıyız yoksa anne baba otoritesini korumalı mıyız, iyi eğitimi nasıl vermeliyiz vs. gibi…

Bu sorular haklı sorular olmakla beraber cevaplarda tabii çok önemli. Fakat tüm aile kavramını içeren sorularda hatta dürüst güvenilir ahlaklı kısacası iyi bir çocuk yetiştirmekle ilgili tüm öğrenmek bilmek istediklerimizi araştırmalarımız okumalarımız sonucunda uygulayabiliyor muyuz? Ya da “neden uygulamaya çalıştığımız şeyler ise yaramıyor?” sorusu daha doğru olacaktır. Sözlük anlamında da bütünlüğe vurgu yapan aile kavramından, ben de aile içerisindeki bütünlüğe vurgu yaparak başlamak istiyorum. İlk olarak eş ile bir bütün olmak geçiyor ailenin temelinden. Çocuklar baktığında aynı yerde duran anne baba, aynı dili konuşan, konuşarak anlaşabilen birbirleriyle paylaşımları olan anne baba… Evlendikleri yaşa kadar apayrı yerlerde doğup büyümüş, yetişmiş, farklı alışkanlıkları olan iki bireyden bahsediyorum. Birbirleriyle bütün olmak derken de, birbirlerine uyum sağlamak için yapacakları fedakârlıklardan, o zamana kadar sahip olduğu alışkanlıklarından feragat edip, şefkatle merhametle karşısına çıkmış bu kişinin mutlu olmasından mutluluk duyacak, karşısındakiyle gerçekten eş olacak… Ailenin oluşumundaki en önemli eseri olan çocuk da aileye katıldığı andan itibaren ebeveynlerin kafasındaki nasıl yetiştirilir sorusuyla belki birçok anne baba kendini tanıyıp yönünü buluyordur. Aslında eşiyle bir bütün olabildikten sonra iyi çocuk yetiştirmenin en önemli aşaması tamamlanmış demektir. Çocuğun yaşamda ilk modelleme yaptığı anne babası, bir bütün olabilmiş sevgi şefkat merhamet ve fedakârlıkları ile çocuğa örnek olabilmiştir. Çocuğa bu temel duygu ve becerileri söyleyerek değil göstererek vermişlerdir. Çocuk anne babasından gördüğü bu davranışların uygulanabilir olduğunu görmüş ve kendi hayatında da çocukluk cağından itibaren uygulamaya geçirmeye başlamıştır. Psikolojik olarak anne ve babasının arasındaki sevgiyi de hissetmesinden oldukça payını almıştır ki çocukluk, ergenlik yetişkinlik dönemlerinde kendini eksik hissetmeyip, kendini önce kendi sevip, başkalarına vermesi gereken sevgi saygıdan eksiltmeyip almaktan çok verme odaklı yasam sürsün. Dolayısıyla hoş olmayan ortamlara girmeyip hoş olmayan davranışlarda bulunmasın. Kısacası anne baba ile kurulmaya başlanan aile önce kendi içinde yoğurulsun ki sonradan gelen çocuk görerek duyarak ailedeki pozitif olan duyguları en derinden hissederek ruhsal gelişimini tamamlasın.

Aile bireyleriyle birlikte geçirilecek zaman eksikliği ev içeresindeki sabırsız ve isteksiz davranışlar ailenin bütünlüğün oluşmasını da son derece engelleyip parçalanmasında önemli rol oynamaktadır. Sosyal ve iş hayatı düzenlemesi yaparken yakın gelecekten ziyade yaşam sonuna kadar olan beklentilerimiz göz önünde bulundurulursa vakit noktasında sınırsız limitin aileye verileceği kuşkusuzdur. Parça dan bütüne ulaşıp daimi huzuru yakalayabilen yuvaların gölgesinde yetişecek bir nesil görmek umuduyla..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir