Ev İçi Tartışmalarımız Çocuklarımıza Zarar Veriyor!

1
265
ev içi tartışmalar

Ebeveynler günlük yaşam içerisinde birçok alanda sorun yaşayıp bu sorunları aile içerisine yansıtması çok rastlanan bir durumdur. Kimi zaman iş sorunlarımız kimi zaman sosyal çevremizde yaşadığımız sorunlar kimi zaman ise aile içerisinde ki tartışmalar yüksek gerilimli ortamlara sebebiyet verebilir. Bu tartışmalarda yoğun bir şekilde iletişim şekli olarak “ben dili” yerine “sen dili” kullandığımızda eşimizi oldukça suçlayıcı bir rol oynayabiliyoruz. Ev içerisinde yapılan tartışmalar bazen heyecan ve strese bağlı olarak ses yükselmesine sebep olabilir. Bu yoğun tartışmalar çocukların da şahit olacağı ortamlarda meydana geldiğinde çocuklar bu durumdan hem ruhsal hem fiziksel olarak şiddet görmüş olurlar. Kimi zaman bu şiddet çocukta kendisini bağlanma kaygısı, ayrılık korkuları, huzursuzluk, stres, mutsuzluk, öz güven eksikliği, dikkat eksikliği olarak kendini gösterirken kimi çocukta bu durum baş ağrıları, karın ağrıları, mide bulantıları gibi sonuçlar meydana çıkarabilir.

Hiçbir zaman unutulmamalıdır; çocuklar için en güvenilir ortam en başta aile ortamını güvenilir kılmakla mümkündür. Aileler yaşanan tartışmalardan çocuklarının yara aldığını görmeleri uzun zaman alır. Çoğu zaman çocuktur anlamaz diyerek içimizi rahatlattığımız söylemlerin doğruluk payı yoktur. Çocuklarımızın biz yetişkinlerin üst düzey bir minyatürü olduğunu yapılan araştırmalar onaylar niteliktedir. Yüksek oranda aile içerisinde sürekli çatışma gören bir çocuk kısa süre içerisinde çatışmayı öğrenecek ve bunu artık bir ilişki biçimi olarak kabul edecektir. Çatışmanın çocuklarda kendini gösterme şekli farklılık gösterebiliyor. Örneğin; kimi çocukta okul yıllarında başlayan sosyalleşme serüveninde kendini yoğun şekilde gösterecek olan bu ilişki biçimi çocuklarımızın sosyal ortamlarda kayıplar yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Ya da kimi çocukta bu çatışma sadece sosyal alanda değil ders başarılarının düşmesi şeklinde de kendini gösterebiliyor veya her ikisi aynı anda kendini dışa vurabilir. Araştırmalarda bizlere gösteriyor ki çocuk kişilik gelişiminin temelini aile içerisinde atmaktadır ve her çocuğun gelişimi farklıdır. Onların temel ihtiyaçlarına cevap verdiğimizde:

“Ben görevimi yapıyorum.”

“Daha ne yapacağım ona bakıyorum.”

“Onun gereksinimlerini en iyi şekilde karşılıyoruz.”

gibi söylemler çoğu ailelerde rast gelinen bir durumdur. Oysa ki çocukların tek ihtiyacı sadece temel ihtiyaçlarının karşılanması mıdır?

Çocuklarımızın soruları karşısında vereceğimiz cevaplar, onlara olan yaklaşımımız, ses tonumuzun uygunluğu, onların göz hizasına inmemiz bile onların kişilik gelişimlerinde gözle görülür etkiler yaratacaktır. Aynı zamanda çocuklarımıza olumlu duygular yüklemeyi çocuk yetiştirme içerisinde bazen atlayabiliyoruz. Eşler arası tartışmaların sıklıkla yaşandığı bir evde ebeveynler arası bu gerginlik olumlu duygularında ortadan kalkmasına ve çocuklara olan davranışlarını üzerinde de muhakkak olumsuz etkileri olduğunu bizlere gösterecektir. Örneğin; tartışmanın hemen ardından sinirli olan taraf çocuklarının isteklerine karşılık vermekte saldırgan tavırlar gösterebilirken daha sakin olan taraf bunun tam tersine bu saldırganlığı örtebilmek için daha sabırlı ve uyumlu davranabilmektedir. Tabi ki bu birbiriyle çelişen iki durum arasında sıkışan çocuğun anne ve babasıyla olan iletişimini etkilemekten geri kalmayacaktır. Ona öfkeyle yaklaşan tarafa uzaklık gösterirken ona sakin kalan ve o öfkeyi kapatmak isteyen tarafa bağlılık ve yakınlık gösterecektir. Bu noktada da yaşanılan bu iki zıt durum çocukların sosyal çevre seçiminde bağlanma problemleri şeklinde kendini açığa çıkaracaktır.

Eğer ki iletişimimizde bir aksaklık olduğunu, eşimiz tarafından anlaşılamadığımızı düşünüyorsak, aile içeresinde ki tartışmalarımız artık çözülemez bir hal aldıysa ve bu tartışmalar çocuklarımıza olan tutumumuzu da etkiliyorsa lütfen durup kendimizi bu olanlar üzerinde düşünmeye zorlayalım. “Ne yapabilirim?” Bu soruyu kendinize sorarak, değişimin ilk olarak kendinizde başladığını unutmayın.

Önceki İçerikAlışveriş Bağımlılığı
Sonraki İçerikCovid-19 Sürecinde Artan Kaygı ve Korkularımız
2019 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü onur öğrencisi olarak tamamlayarak Sosyolog unvanını kullanmaya hak kazandım. Öğrenim sürecim içerisinde Çatalca Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü'nde stajımı gerçekleştirerek deneyim kazanma imkânı kazandım. Lisansım boyunca çeşitli eğitim ve seminerlere katılarak kişisel gelişim sürecime katkı sağlarken lisans eğitimimin hemen ardından İstanbul Aydın Üniversitesi'nde; Aile Danışmanlığı eğitimimi tamamlayarak Aile ve Çift Danışmanlığı görevime başladım. Şuan aktif olarak eğitimlerle kişisel gelişim sürecime katkı sağlamaya devam ederek danışmanlık yapmaktayım.

1 YORUM

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
Adınızı yazınız