Vücudumuz yaşayan bir organizmadır. Organizmamız iç ve dış çevre ile uyum halinde yaşayan bir sistemdir. Stres ise organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durumdur. Stresin belli başlı kendine özgü özellikleri vardır. Vücut ağrıları, baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik aşırı sinirlilik gibi birtakım fiziksel belirtiler gösteren ruhsal bir durumdur.
Stres bizim en doğal duygularımızdandır. Stres hayatımızda her zaman var ve var olacak. Lise öğrencisinin sınav kaygısı yaşadığını düşünürsek ileride iş bulma kaygısı veya stresini elbet yaşayacaktır. Daha ileri gidelim, ebeveyn olduğunda çocuk yetiştirme ile ilgili stresler yaşanabilir. Yaşlılık döneminde ise ölüm korkusu yaşadığını düşünelim. Yaşadığımız pandemi döneminde vücudumuzu tehdit eden bir virüs ile karşı karşıyayız. Dolayısı ile çoğumuz sağlık stresi yaşıyoruz. Yani insan büyürken belli dönemlerden geçer ve bu dönemin koşullarına göre önemsediği alanlarda engeller çıktığında stres veya kaygı kaçınılmazdır. Topluluk önünde konuşurken, kalabalık yerlerde, evlilikte, boşanma durumlarında, ergenlik, menapoz, askerlik dönemi, evde ve iş yerinde yaşanan aksaklıklarda her insan yaşar bu duyguyu.
Kaygı aslında bizim önem verdiğimiz alanlarda dolaşmaktadır. Sınavı önemsemeyen bir öğrenci ne kadar sınav kaygısı yaşayabilir değil mi? Peki kaygı her zaman kötü müdür? Çoğu psikolog kaygının yok olmasını istemez. Bir miktar kaygı bizim performansımızı arttırmaktadır. Kaygı doğru yönetildiğinde başarıya yönlendirilebilir. Biz buna normal kaygı diyoruz. Kişi bu kaygıyı kendi yöntemleri ile yönetebilmektedir. Diğer yandan; kaygı yüksek olduğunda veya çok düşük olduğunda başarı ve performans düşmektedir. Stres bizim günlük işlevlerimizi etkiliyor ise bunu anormal olarak kabul edebiliriz.
Stres altında olan bireyde karar vermede güçlük, kendini değersiz ve yetersiz hissetme, güvensizlik, sık sık düşüncelere dalmak, sigara ve alkol tüketiminde artış, davranışlarda değişiklik gibi belirtiler görülür.
Peki biz bu yoğun stresi nasıl yöneteceğiz? Stres yönetimi, stresli olay ya da durumların kişide yol açtığı duygusal gerilimi azaltmak veya en aza indirmek için gösterilen çabadır. Her bireyin stres karşısında uyguladığı etkili veya etkisiz yöntemleri vardır. Eğer daha önce uyguladığı yöntem karşılaştığı stres karşısında artık işe yaramıyorsa birey başka bir yol aramaya çalışır. Şu etkili yöntemlere bakalım: Kendinizle olumlu bir diyaloğa girme, gevşeme egzersizleri yapma, beslenme şeklini düzenleme, egzersiz yapma (yürüyüş, spor, yoga vs.), kültürel ve sosyal bağları güçlendirme, yapılacak işlerin listesini yapma ve sırayla bitirme, baş edilemeyen stres durumu için profesyonel yardım almaya karar alma, duygu ve düşünceye yönelik olarak duygularını paylaşabilme, duygularını açıkça ve uygun biçimlerde ifade etme, duruma yönelik olarak zamanı iyi kullanma, çevreden sosyal destek almak, iletişim becerilerini geliştirme, problem çözme becerilerin geliştirilmesi, gün içinde kendimize bir uğraş bulmak (müzik dinlemek, örgü örmek, kitap okumak vs.) gibi yapılacak ve geliştirilecek birçok yöntem var. En önemlisi de stres yaptığımız olay hakkındaki yanlış düşüncelerimizdir. Bu yanlış düşünceler maalesef bizi ele geçirir. Duygu ve davranışlarımızı etkiler. Baş edemediğiniz durumlar için etrafınızdaki insanlara danışın. Nasıl yönetiyorlar? O olay hakkındaki düşünceler nelerdir? Bizim bakış açımız doğru mu?
Ayrıca Meli-malı konuşmamak çok önemlidir. Yapmalıyım, etmeliyim gibi kendimizi koşullayan cümlelerden uzak durmakta fayda var. Yapmalıyım dediğiniz bir işi yapamadığınızda kendinizi yetersiz hissedebilir bu da stresi tetikleyebilir. Yaşadığımız olaylar karşısında genelleme yapmamaya her şeyi kişiselleştirmemeye, küçümsememeye ve abartmamaya dikkat etmeliyiz. Öyleyse haydi kaygı bizi değil, biz kaygıyı yönetelim.