Herkesin hayatında bazı insanlar vardır. İsimleri değişir bu insanların ancak özellikleri çoğunlukla aynıdır veya benzerdir. Ayşe, Fatma, Mehmet, Hüseyin… Bu insanları özelliklerinden, davranışlarından tanırsın. İnsanın hevesini kaçıran, heyecanına ortak olmayan, mutluluğuyla mutsuz, mutsuzluğuyla mutlu olan, her şeye bir kulp takan kişilerdir bunlar. Sen ne yaparsan yap beğenmezler, her zaman eleştirecek bir şey mutlaka bulurlar. Destek olur gibi görünür ama destek olmak şöyle dursun çoğu zaman köstek olurlar. Sözleriyle, vurgularıyla, davranışlarıyla, bakışlarıyla yaparlar bunu. Kendini onların yanında çok yetersiz, çok değersiz hissedersin. O hiçbir şey beğenmeyen, hiç susmayan, sürekli konuşan sesleri gün gelir senin içindeki eleştirel ses oluverir. Bir şey yapmaya ne heyecanın kalır ne de mecalin. Bir işe kalkışırken o içindeki eleştirel ses hemen konuşmaya başlar. “Yapsan ne olacak? Zaten beceremezsin ki. Zaten güzel olmaz ki.” İçindeki tüm heves böylece yerle yeksan olur. Bunu çoğu zaman da fark etmezsin. Çünkü bunları bir kalıp gibi giyersin üstüne farkında olmadan. “Ben yetersizim. Ben değersizim. Ben beceremem. ” Çünkü böyle olduğuna kendini inandırmışsındır, inandırılmışsındır. Dost bildiğin, çok yakın arkadaşım dediğin insanlardan bunu duymak seni buna inandırmıştır. Sen sanırsın ki bu insanlar senin gerçekten dostun ve senin iyiliğin için konuşuyor, seninle aynı heyecanı duyuyor. İşin doğrusunun bu olmadığını uzun zaman sonra fark edersin. Kendine çok yüklendikten sonra, kırılacak hevesin kalmadıktan sonra, eski heyecanını kaybettikten sonra.
Sen bu insanlara o kadar çok güvenirsin ki her seçimini onlara danışırsın. Bu insanların fikirleri, yorumları senin için çok kıymetlidir hatta senin isteklerinden, ihtiyaçlarından, görüşlerinden bile. Senin için güzel olan onların güzel anlayışına, başarılı olan onların başarıyı anlamlandırışına göredir. Örneğin alışverişe çıkarsın, bir şeyi çok beğenirsin, almak istersin, ona danışırsın. Ancak o beğenmediğini söyler, kötü yorumlar yapar, hevesin kırılır ve sen de beğenmene rağmen almaktan vazgeçersin. Baktığın zaman “Hadi canım. Neden başkalarının zevkine göre hayatımı yürüteyim? “ diyorsun değil mi? Ve fakat biraz düşününce senin de yaşadığın benzer olaylar aklına geliyor.
Neden peki? Nedenleri kişiden kişiye göre değişir. Belki kaybetme korkusu, belki hayır diyememe, belki kendi sorumluluğunu almaktan korkma, belki alışkanlık. Yaşamın boyunca hep onaylanma ihtiyacın oldu belki de. Ya da her zaman senin yerine bir başkaları karar verdi (Annen, baban vs.). Onların istediklerini yapmadığında terk edilmekle, sevilmemekle tehdit edildin. Sonuç olarak bunları doğru olarak kabul ettin ve hayatını buna göre, başkalarının görüşlerine göre şekillendirmeye başladın.
Gelelim vereceğim sırra. Mutluluğun formülü nedir sence? Ya da mutluluğun formülü gerçekten var mıdır? Mutluluğun formülü bilimsel olarak gerçekten var. Bence yine de mutluluğun anlamı, formülü kişiden kişiye göre değişir. Şu bir gerçek ki kendi isteklerini, ihtiyaçlarını farkında olan, onlara değer veren insanlar daha mutlu yaşıyor. Bahsettiğim, herkesin hayatında olan insanların sözlerine kulak tıkayan, sınır koyan insanlar daha mutlu oluyor.
Kimsenin görüşleri, yorumları senin yetersizliğini veya değersizliğini göstermez. Senin değer verdiğin, görüşlerini önemsediğin bir insan acımasızca senin hevesini kırıyor, destek yerine köstek oluyorsa orada sınır koyman gereken bir nokta, gözden geçirmen gereken bir ilişki vardır. Sen tüm özelliklerinle, kusurlarınla, heyecanınla, isteklerinle, ihtiyaçlarınla sensin. Seni sen yapan bunların hepsi. Bir başkası bunlara saygı duymadığında yapman gereken şey kendine şefkat göstermek, bir başkasının eleştirel sesini hoparlöre almak değil. Ne olursa olsun yaşam boyu kendinle baş başa kalan sensin. Neler yaşadığını, nelerin üstesinden geldiğini, hangi zorluklarda düşüp yeniden kalktığını sen biliyorsun. Dost gördüğün, değer verdiğin bir insan sana kulp taktı diye bunları görmezden gelme. Sen çok güçlü bir insansın. Ve sen, sen olduğun için çok değerli birisin. Bir başkasının sözleri ve davranışları bunu hiçbir zaman değiştirmeyecek.