İlk söyleşilerimde bu soruyu duyunca şaşırıp kalırdım. Kendinize kör oluyorsunuz. O ilhamın nereden geldiğini siz bilmiyorsunuz ki, başkasına söyleyesiniz.
İlhamın kökünü bulmak için anılarınız arasında gezinip kazı yapmanız gerekiyor.
Belki de hikayeyi yazmadan hemen önce ufacık bir şey görmüşsünüz, ilham oradan gelmiş. Öyle ciddi bir anı da yok ortada. Ayrıntıları yakalamanız için düşünmeniz gerekiyor.
Soruları, akvaryum balığı bakışlarıyla karşıladığımı hissedince daha bilge gözükmek hevesine kapıldım. İlhamımın kökenlerini araştırır oldum. Bir şeyler yakaladım da.
İşte burada kitaplarımdan birinin beynime tohum olarak düşme anını göreceksiniz.
Almanya’daki ilk aylarım. Harıl harıl Almanca öğreniyorum ama konuşacak adam yok. Herkes işinde gücünde. Ekmek alırken fırıncıyla, market alışverişinde kasiyerle konuşmaya çalışıyorum. Bir şey anladığımda nasıl mutluyum. En sıradan espriler bile ben anlıyorsam dünyanın en komik şeyi gibi geliyor. Gülmekten yıkılıyorum.
İşte böyle saf sepelek ruh haliyle Almanca kursundan çıktığım bir gün ana caddede durduruldum. Bir genç önüme çıkıp elindeki kağıtları göstere göstere bir şey anlatmaya başladı. Ben çatık kaşlar ve açık bir ağızla onu anlamaya çalışıyorum. Birazdan bir çevreci grup üyesiyle konuştuğumu ve konumuzun da kutuplarda açlıkla boğuşan balinalar olduğunu anladım. İlk kez alışveriş haricinde bir konuda anlayışım tavan yapmış. Nasıl mutluyum, tarifsiz!
Bu zayıf anımı fırsat bilen melun genç, bir balinaya anne olursam yapacağım hayrın da, haddinin hesabının olmadığını kendi lisanınca anlattı. 10 dakika sonra benim elimde anası olduğum balinanın dev posterleri, hangi yıl nerede yaşadığına dair bir harita falan fişman, melun gencin elinde de benim hesap numaram vardı. Her ay hesabımızdan bir balinayı doyuracak kadar para çekilecek ve aç yavrucak doyurulacaktı.
Eve dönüş yolunda sevincim şüphelerle gölgelenmeye başladı ama her şüphe hissettiğimde yavrumun posterine bakarak içimi rahatlattım. Yalnız sevimli yavrumun posteri eşimin üzerinde aynı etkiyi yapmadı. Ortak hesabımızdan para çekme hakkını, bir balinayı doyurmak adına sokakta gördüğüm birine verdiğimi öğrenmek onu biraz sarstı diyelim.
Böyle söyleyince bana da fena geldi şimdi!
Her neyse telefon ederek annelik görevine son vermek de bana düştü. Eşim “Müthiş Almancanı şimdi göster ve bu işi bitir” dedi. Ben de ezile büzüle balinaları doyuramayacağımı yardım kuruluşuna haber verdim. Allahtan “ne kalpsizsiniz” çıkışına bağlamadılar. Bu durumda ben de Türkiye’deki yardıma muhtaç insanlardan bahsedecektim. Bunu anlatabilmek için gerekli Almanca kelimeleri bulmuş, bir kağıda yazmış, telefonu öyle etmiştim. Ama Almanlar yardımın iptali konusunda bile sohbet etmek istemiyorlardı.
Bir kaç gün terk ettiğim yavrumu düşünüp hüzünlendim, sonra benim hesap numaramı kaydeden gencin suratındaki melun ifadeyi hatırlayıp kendime geldim. İşte o tuhaf günün bende uyandırdığı “balinaya anne olma fikri – aldatılma hissi – aslında yardımlaşma isteği” karışıp bir bir hikayeye dönüşmüş, ben de o anılara yaslanıp Şirin’in “Evcil Bir Balinam Var” adlı kitabını yazmışım.
İşte ilham böyle geliyor. Bugün sizi şaşırtan, kızdıran, sevindiren her şey bir gün yeni bir fikir için ilham vermek üzere kuytularda bekliyor. Bu anı da ilhama dönüşmek için gizlenip tam sekiz yıl beklemiş.
Kim bilir sizin dağarcığınızda da ortaya çıkmak için bekleyen neler neler vardır. Onları değerlendirin. O zaman sizi rahat bırakacaklardır. Huzur da insana böyle gelir işte!