1. Yasemin Hanım sizden başlayalım? Kimdir Yasemin Sayalı?
Bendeniz inovasyona meraklı, yeni şeyler öğrenmeyi, yeni yerler görmeyi seven, eşyalara değil deneyimlere yatırım yapan, aşkı tam kavak yelleri ilk estiğinde henüz 14 yaşında lisede arka sırada oturan haylaz çocukta bulacak kadar şanslı, içerik yazarlığı, senaryo yazarlığı gibi geniş bir çerçevede edebiyatta sürekli pişen, kutsal mesleklerden sayılan (bunu hep göğsümü gererek söylüyorum) sevdiği işi yapan vatansever bir edebiyat öğretmeniyim.
2. Blog nedir? Neden blogger olduğunuzdan bahseder misiniz?
Teknolojinin benim jargonumda hep görüntüsü şuydu; ya yanında paşa paşa yürürsün ya da o seni peşinden sürükleyip götürür… Teknolojiden bihaber kaldığımı hissettiğim bir dönem, SEO kursuna gittim ve arama motorlarına kullanılmayı değil kullanmayı öğrendim.
Blog, web tabanlı not defteri en genel, blogger da yine bildiğimiz yazar ama bir adım yukarısı bence teknolojiyi iyi kullanan ve çağa uyum sağlayabilen bir yazar BENCE.
Neden Blogger oldum? Zaten İçerik yazarı olarak çalışmıştım bir süre, işin mutfağına girdim ve bildiklerimi kendi adıma kullanmaya başladım diyelim. Çünkü biriktirdiğimiz güzellikleri bir araya toplamaya ihtiyacımız vardı. Bunun da günümüzde en pratik yolu blog yazarlığı.
3. Bugüne kadar hangi ülkeleri ve şehirleri gezdiniz?
Bloğumuzun gezi kategorisinde detaylıca açıkladığımız sayısız şehir arşınladık. Öncelikle güzel ülkemizde gezmediğimiz görmediğimiz çok az şehir kaldı. Çünkü en azından içinden geçip havasını mutlaka koklamışızdır.
Sadece yurtdışında gezdiğimiz şehirleri yazdım çünkü nasıl gideceğini birçokları bilmiyor, biz dil bilmeden, hiçbir tura katılmadan, hamile halim demeden, daha kızımız bebek demeden hep düştük yollara…
Bir kaybolursak algısı var galiba ki kaybolmakta ayrı bir heyecan. (biz kaybolmuştuk mesela ikinci kez gittiğimiz Bosna’dan Kosova’yı ararken çok ıssız bir yerde ve Nil henüz yaşında bile değildi.)
Yurtdışı içinse üç kıtaya ayak basabildik şükür; ASYA (Rusya – Ukrayna), AVRUPA (Karadağ – Montenegro – Arnavutluk – Bosna-Hersek (2 kez), AFRİKA (Mısır – Lübnan) (Son-rota) arşınladık. Darısı Antartika kıtası hariç dünyanın geri kalanının başına…
4. Gezdiğiniz yerler arasında sizi en en çok etkileyen yer neresi oldu?
Gittiğimiz her ülke bizim için ilgi çekiciydi. Çünkü kendimize göre özel sebeplerle seçim yapıyoruz. Mesela Bosna ben ve eşimi çok etkileyen bir film ve bir dizi kitabın kışkırtmasıyla seçildi. Mısır içinde kızımıza adını veren Nil nehri için, ya da Rusya yılın 3 ayı boyunca hiç gece olmayan St. Petersburg şehri ve Kremlin’i barındıran ünlü Kızılmeydanı için özellikle de benim favorim olan Moskova uğruna… Hepsi ama hepsi rüyalarımızı süsleyen şehirlerdi… Türklere olan kardeşliklerinden sebep eşim Onur Sayalı Bosna’yı hiçbir yere değişmez mesela ama ben her türden sanata ciddi hayranlık beslediğimden olsa gerek Moskova’da benim vazgeçilmezim hala…
5. Gezi bloggerı olmaya ne zaman karar verdiniz?
Blogger olarak yazım hayatım 2011, bloğum sadece gezi bloğu değil bizim yaşamımızın tamamı.
Gezilerimiz başı çekiyor evet ama okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, katıldığımız aktiviteler, benim tespitlerim denemelerim, eşime ve kızıma yazdığım şiirler, kızımın doğumunda bağışladığımız fidanlardan tutunda kızımızın eğitici oyuncak listesi incelemelerine kadar bizim yaşamımızdan damıttığımız tüm güzel anlar bir arada… Hemen herkes kendinden bir şeyler bulacaktır eminim…
6. Kızınız size ilk hangi ülkede eşlik etti?
Rusya ve Ukrayna’da ona beş aylık hamileydim ve bizimle birlikte günde 3km yol yürüdü… Gittiğimiz her ülkede o da vardı. Sırf o yokken gittiğimiz Bosna’ya öncelikle onun için tekrar gittik… Mısır’da Nil nehri üzerinde birlikte fellucalara binerek Kahire’yi sudan gezdiğimizde de 1 yaşındaydı… Yani özetle “Anne karnında başlayan dünya turu” bir Nil Sayalı masalı bir bakıma…
7. Gezi bloggerı olmak hayatınıza neler kattı?
Bu mevzu çok uzun ama öncelikle bizim kadar cesur ya da çılgın olamayıp, bebek sahibi olunca eve tıkılıp kalan birçok anne baba için avangart olduğumuza inanarak ki aldığımız dönütler de bu yönde mutluyuz. Gezgin olmak her şeyi bir kenara bırakırsam bize daha hoşgörülü olmayı öğretti. Farklılıklara büyük resimde bakınca daha çok saygı duyuyorsun… Artık sadece şuna tahammülümüz yok; insan ayrımcılığının her çeşidine… Gizli ırkçılığa dahi sabrımız yok çünkü insanlar bizce sadece ama sadece ikiye ayrılır. İyiler ve kötü olmak zorunda bırakılanlar… Sadece gezseydik o yöre halkını tanımış, o beldeyi gezmiş olacaktık ama gezi bloggerı olunca adım adım profesyonelleştiğimizi düşünüyorum çünkü dönütlerle eksiklerimizi güzel tamamlıyoruz. Ayrıca çokça sponsor edinme şansımız oldu bu vesileyle ki bir orta direk olduğumuzu varsayarsak bu hoş bir yol arkadaşlığı…
8. Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
Rotamızı sadece bize hitap eden şehirler listemiz (Havana, Yeni Delhi, Hanoi, Pekin ve Oslo ilk beşimiz olduğu halde şu an için her anlamda uzak) bütçemizin elverişliliği ve sponsorlarımızın desteği ölçütü belirliyor.
9. Gezip gördüğünüz yerler arasında “Sakın gitmeyin!” diyebileceğiniz bir yer var mı? Neden?
“Sakın gitmeyin!” diyemem çünkü her yerin başka bir atmosferi var ve yerlerin, mekanların, insanların güzelliği perspektif meselesi… Yine de kendi adıma Arnavutluk beklentimizin çok altındaydı. İşkodra şehri bir nebze güzel olsa da o ülkede bize kar kalan ucuz araba kiralama fırsatı ve ucuz yakıt avantajı oldu. Arnavutluk havalimanını kullanmasak Karadağ’a geçişimiz daha maliyetli olacaktı… Dediğim gibi görülmeye değer değildi belki ama gidilmeye değerdi sadece bu saydığım detaylar bakımından…
10. Gitmek istediğiniz bir ülkeye gitmeden önce plan yapıyor musunuz?
Tam teşekküllü bir plan sayılmaz ama dolara karşı para birimlerinin değerine, bize hitap edip etmeyişine, kızımız çok küçük olduğu için emniyetli olup olmamasına (pekala kızımla Brezilya’nın favelalarına girmem ama yanımızda o yoksa eşimle koşa koşa) ve izin günümüze sığdırabilme olanağımıza göre kabataslak bir planımız oluyor. Rotamız çoğunlukla tahmini oluyor çünkü başkalarını bilmem ama bizde “Kervan yolda düzülür” felsefesi…
11. Bir kadın ve anne olarak gezileriniz sırasında sizi zorlayan durumlar nelerdir?
Gezerken hiçbir durumu zorluk olarak algılamıyorum ben ve hepsi ayrı bir macera, amaç zaten monotonluğu yıkmak değil mi? Ne domuz eti pişmeyen bir restoran bulamadığımız bir şehirde marketten sebze-meyve tükettiğimizde, ne yolumuzu kaybettiğimizde, ne ayaklarımız şiştiğinde, ne üşüdüğümüzde, ne çölde suyumuz azaldığında, ne bilmediğimiz bir mantarlı yemek yüzünden midemiz bozulduğunda, ne de sırt çantalarımızdan omuzlarımız acıdığında biz hiç zorlanmadık… Buradan bakınca da işkenceye benzedi ama bu gerçek… Hepsi ayrı bir heyecan ayrı bir macera ve kazandıklarıma fazlasıyla bu konuda çok ciddiyim fazlasıyla değer…
Bir kadın olarak sınırlarımı zorlamayacaksam beni nasıl keşfedeceğim. Şu an biliyorum ki ben yanımda eşim ve kızım olduktan sonra dünyanın her yerinde yaşayabilirim tüm dünya benim evim çünkü diğer tüm insanlar onlarda bu düşüncede olduğu müddetçe benim kardeşim.
Zor olan ise şu bir seyahatten döndükten sonra günlük rutinimize dönmek. Bu özellikle benim için çok sancılı geçiyor. Eşim memur ve görevinin başına dönüyor. Ben bir süredir hamileliğimin 7 ayından bu yana home ofis çalışıyorum… İşlere güçlere gömüldüğümüz günlerde, öyle böyle ruhumuzu yansıtan yuvamızda elbette mutluyuz ama gezgin ruhlular daha iyi anlar. Bu bize göre yerinde saymak ve yeni bir rota, yeni bir deneyim için kendi aramızda fikirler havada uçuşmak zorunda… Biz yarın yaşlandığımızda torunlarımıza anlatacak koca bir çılgın anılar kumbarasına sahibiz ve bu herkesin sahip olamayacağı kadar eşsiz bir servet…
12. Önümüzdeki günlerde bir gezi planlamayı düşünüyor musunuz? Nereye gideceksiniz?
Yıl bitmeden Beyrut, Minsk ya da Priştine olabilir, gitmek istiyoruz. Henüz net değil ama bakalım Beyrut’a gideceğiz büyük olasılıkla. Sevgili Ece Temelkuran’ın “Muz Sesleri” adlı kitabı sebebimiz olacak eğer Beyrut için şartlarımız elverişli olursa tabi…
13. Gezi sırasında yanınızda mutlaka olması gerekenler nelerdir?
Yanımızda kızımız olmasa hiçbir şey sadece pasaport ve kimlik derdim çünkü eşim Onur yanımda olduktan sonra hiçbir şey umurumda olmaz. İş de buluruz, çalışır karnımızı da doyururuz o beni koruyabilir her bakımdan sonsuz güveniyorum zekasına ve yeteneklerine… Ama işte kızımız da mevzu bahis olduğu için öncelikle onun tüm beslenme, bakım ve sağlık ihtiyacı için ayrıca bir çanta hazırlamak zorundayız. Sadece o ezber bozduruyor.
Gezmeyi seven dostlarımızın kulağına küpe olsun. Yurtdışındayken gideceğiniz şehrin haritası internet olmayan yerlerde hayat kurtarıyor. Çünkü dilini bilmediğiniz bir ülkede, alfabede Latin alfabesi değilse geriye tek bir dil kalıyor. Vücut dili ve harita mükemmel bir materyal. Gezmek istediğiniz şehri ve ülkeyi başta büyük resimde görüp zamanınıza göre yapılacaklar sıralaması haritanız varsa zamandan da kazanmak demek.
14. Geziler için bütçenizi nasıl ayarlıyorsunuz?
Dişimizden tırnağımızdan arttırıyoruz desek abartmış olmayız. Kazandığımızdan biriktiriyoruz… Çok yıldızlı otellerde konaklamıyoruz. (Mısır’da beş yıldızlı otelde kaldık evet ama bizdeki apart fiyatına her şey dahil en iyi otelinde konakladık tamamen geçirdikleri darbenin etkisi.)
Biz lüksü olan bir aile değiliz. Alkol-sigara-gece hayatı gibi yersiz harcamalarımız yok. “Fight Club” izlemiş ve mesajı anlamış gençler olarak ihtiyacımız olmayan bir şeyi satın almıyoruz. Bit pazarcı, kelepirci, fazla tüketim karşıtıyız ikimizde. Yine bu konuda kızımız biraz ezber bozdurtmuş olabilir ama işte bunlar hep acemilikten diyelim. Yoksa Varuna gibi gezgin kafe tarzında ve rahatlığında evimizde zengin bambu kitaplığımızla, gezdiğimiz ülkelerden biriktirdiğimiz hatıralıklarla ve duvarımızda dünya turunu tamamlamak rüyamızı sürekli hatırlatacak kazımalı dünya haritamızla gayet iyiyiz.
15. Bir gezgin olarak, yola çıkmak için sürekli bahaneler yaratanlar için ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Hımm bu gerçekten güzel bir soru… Bakın biz henüz evli değilken bir huzurevi ziyaret etmiştik ve o sevimli tonton amca ve teyzelerle olan sohbetlerimizden ikimizin de hafızasından silinmeyen şeylerin başında:
-Bir daha genç olsam çalışmazdım… Çingeneler gibi gezerdim… Çocuklarımla daha çok oynardım nasıl büyüdüler anlamadım… Görücü usulü evlendirdiler aşık olurdum… Aşık olduğumla kaçar çok uzaklara giderdim demişlerdi… Bir daha genç olmak olsaydı sadece çalışarak sadece daha çok kazanmak için daha çok çalışarak ömür çürütmeyeceklermiş…
Bunu anlamak için ille de bastona düşmeye gerek var mı? Ki yeni yerler görüp, aktivitelerle, etkinliklerle kısacası yeni deneyimlerle zaten gençleşmek şıkkı hep önünde dururken… İlle de çok uzaklara gitmeye gerek yok. Kim bilir yaşadığın şehirde yapılacak ne güzel şeyler var… Bir huzurevi ziyaretiyle başlayabilirsin mesela. Sen de dinle bakalım en büyük pişmanlıklar nelermiş ve ne yapınca insan ben yaşadım canım diye hikayeler anlatmaya başlayabiliyormuş. Mesele tam da bu anlatmaya değecek anlar biriktirebilme meselesi… Bir düşün bakalım kaç kez nefesin kesilecek kadar heyecanlanıp, gülmekten karnın ağrılar girecek kadar maceraya atıldın… Bence sen de gayet iyi biliyorsun aslında neyi kaçırdığını… Neyin seni dibe çektiğini…
16. Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?
Kim daha çok ne bilir bilmiyorum ama bizi ilk yurtdışı seyahatimize teşvik den birkaç kitap ve afili bir film oldu. Ne olursa olsun yeter ki gidelim dedik ve tutuştuk el ele düştük yollara…
Çok okuyan biri eğer çevresine faydalı olamıyorsa bence hiçbir şey bilmiyordur ve eğer çok gezen biri her yeni yerde yeni gözlerle bakamıyor, insanların farklılıklarına hayran kalmıyor, doğaya saygı duymuyorsa yine hiçbir şey bilmiyordur. Bugün malum popüler güney kıyı şehirlerimizde otelin havuzunun kenarında güneşlenerek tatilini bitirmiş birinin nasıl ki gezdiği göreceliyse (bence Likya yolunu yürümemişse hakkı verilmemiştir), sürekli okuyan birinin içinde gezme, okuduğu yerlere gitmek için dayanılmaz bir arzu duymayan birinin de okudukları şaibelidir… Bu bir döngü, okuduğunu anlayan gezmek, gezmenin sırrına erende okumak istemeli bence…
17. İzniniz olursa tek kelimelik sorularımıza mazhar olacak cümleler istiyorum.
Gezi: Derin bir nefes almak, yenilenmek ve tazelenmek.
Doğa: İnsanoğluna yaradılışından bu yana tanrının hediyesi. Cevabı bilinmeyen soruların cevabı.
Uçak: Seyahatte hız adına teknolojinin nimeti.
Kamp: Yıldızların altında, ateşin başında dostlarla sohbet ve doğanın sesinde huzur.
Tren: Nostaljik seyahat.
Okul: Yeteneklerinin farkında olan, sevdiği işi yapmak isteyen biri için altın bilezik.
Medya: Tanıtım yani bilinirlik.
Aile: Aşkım, kalp atışımı hızlandıran adam, eşim ve neşe kaynağım, gülücük makinam kızım.
Blog: Yaşamımızdan notlarımızı tuttuğumuz anı defterimiz.
18. Kızınız Nil Sayalı başka bir basında yer aldı mı?
Evet. Hürriyet Yazarkafe’de yayınlandı. “Anne Karnında Başlayan Dünya Turu: Gezginil” başlığıyla ve dizide rol aldı. Dizi şuan artık yayında değil ama izleyenler bilir “Tatlı İntikam” Instagram hesabımızda videoları mevcut ve bloğumdaki “Lili ve Aktif Yaşam” kategorim de tamamen ona ait.
19. Hiç başka bir ülkeye yerleşmeliyim diye düşündünüz mü?
Hayır. Yaşamak istediğim şehir hala etnik çeşitliliği ve tarihi dokusu bakımından İSTANBUL. Şu an için gördüğüm en bana hitap eden şehir Moskova’ydı. Buna rağmen orada ne kadar uzun süre kalma şansım olursa olsun dönüşüm yine hayranı olduğum nazlı yarim İstanbul’uma olur.
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında. 🙂”
20. Biz Türkler ekonomik şartlarında etkisiyle seyahat etmek konusunda dünyanın oldukça gerisindeyiz. Gezmek merakı bize nasıl aşılanabilir, bu konuda öneriniz var mı?
Öncelikle tabular yıkılabilir. Yurt dışı tatili eğer lüks ve konfor peşinde koşulmayacaksa bizde güney sahilinde bir haftalık bir tatil için harcanan bütçeyle yurtdışında birçok ülkede bir aylık bir tatil gerçekleşebilir. Gideceğiniz ülkenin para biriminin dolara ya da TL’ye karşılığı bu bakımdan önemli…
Yurt dışı tatili pahalı değil. Tercihler değişken mesela otelde değil couch veya airbnb, hostel, çadır tercih edin konaklamalarınızda… Restoranlardan yemeğin her öğünü, toplu taşıma kullanın, bit pazarlarını bulun, alışveriş yaparken pazarlık yapabileceğiniz her durumda ısrarcı olun. Bizim kızımız buna engel ama part çalışın. Kısacası amaç yeni yerler keşfetmekse diğer her şeyi araca dönüştürün.
Gençler için kısa bir tavsiye: Kimsenin kanatlarınızı yolmasına izin vermeyin. Bu aileniz dahi olsa, hür olmak haktır… Uçmak özgürlüğünüz ve bunu elinizden almaya kimsenin hakkı yok… Bir daha hiçbir zaman genç olmayacaksınız! Ne diyordu bir bilge CARPE DİEM – ANI YAŞA!
Yasemin SAYALI İletişim Bilgileri:
Blog: www.bambuagaci.com
Instagram: @bambuagaci – Facebook: bambuagaci – Twitter: @yaseminsayali
Mail: yasem455@gmail.com