İnsan gelişimi, doğum öncesi ile başlayarak yaşamın sonuna kadar süregelen ve belirli bir sıra içinde özelleşerek ilerleyen bir süreçtir. Bu süreç içerisinde insan belirli dönemlerden geçer. Yaşamın ilk iki yılı olan bebeklik, üç-altı yaş arası ilk çocukluk, yedi-on bir yaş arası son çocukluk, on iki-yirmi yaş arası ergenlik, yirmi-kırk yaş arası genç yetişkinlik, kırk-altmış beş yaş arası orta yetişkinlik, altmış beş ve sonrası ileri yetişkinlik olmak üzere toplam yedi döneme ayrılır. Kişinin getirdiği kalıtımın yanı sıra çevresel koşullar gelişim sürecinde etkin rol oynar ve kişinin karakterini etkiler. O halde çocuğunuz yetişkinliğe ilerlerken attığı adımlarda karşılaşacağı gelişimsel süreçleri bilmek problemlere yaklaşım biçimlerini kolaylaştırmak ve var olan gelişimini en üst düzeye taşıyabilmek adına fazlaca mühimdir.

Bebeklik Dönemi (0-2 Yaş)

Yenidoğan 50-52 cm boyunda ve ortalama 3,2 kg ağırlığında dünyaya gözlerini açar. Bu dönem reflekslerle başlar; duyu ve motor becerilerin koordineli işlemesiyle sona erer. Bu dönem de bebeğin temel ihtiyaçlarının sevgiyle giderilmesi ve her ağladığında kodu çözülerek gereksinimlerinin karşılanması güvenli bağlanmayı oluşturur. Güvenli bağlanma dördüncü ay ile birlikte bakım veren kişiyi tanıma ve ona bağlılığını belli etmeyle karakterizedir. Güvenli bağlanma sonucunda sekizinci ay, bakım veren kişinin ortamdan uzaklaşmasıyla ayrılık kaygısı yaşar. Bebeklik döneminde algı ve motor becerilerin gelişimi zihinsel gelişimin yansımasıdır. Yeterli düzeyde uyaranla büyüyen bebeklerin bilişsel gelişimi de desteklenmiş olur. Nesneler o sırada algılanmasa bile var olduğunun bilinmesi olarak tanımlanan nesne sürekliliği yine bu dönemdeki gelişimsel bir süreç olup, dokuzunca ay itibarıyla oluşmaya başlar. İlk kelimeler on-on dördüncü ay itibarıyla duyulur ve on bir-on iki ay civarında ise yürümeye başlar. Artık konuşmaya ve yürümeye başlayan bebek, bağımsızlaşma yolunda adımlar. İki yaşına ulaştığında tuvalet eğitimine fizyolojik olarak hazırdır. Tuvalet eğitimi sürecinde cezalandırıcı ve baskıcı bir tutum sergilenirse eğer yetişkinlikte aşırı titizlik ve karşıt olma-karşı gelme bozukluğunun görülme olasılığı yüksektir. İki yaş ile birlikte sembolik oyun dönemine girer ve –mış gibi yaparak, gerçek hayattaki objelerin temsillerini oluşturur. Bu dönem de karşılaşılacak gelişimsel süreçlerden bir diğeri iki yaş sendromudur. Sancılı bir geçiş olarak tabir edilen bu dönemde ebeveyn tutumları büyük önem arz eder. İkinci yılın sonunda kişisel farkındalığı oluşan bebek, bu dönemi başarıyla tamamlar.

İlk Çocukluk (3-6 Yaş)

Ergenlik dönemine kadar büyüme hızı durağandır. Büyük ve küçük kas becerilerinde ilerleme kat eder ve öz bakım becerilerinin birçoğunu kendi başına gerçekleştirir. Benmerkezcidir; her şey bana ait ve benim gördüğümü herkes görür, benim bildiğimi herkes bilir düşüncesi hakimdir. Bu dönem de birtakım korkular yaşar. Karanlık, yalnız kalma, canavarlar, bazı hayvanlar onlar için korku faktörüdür. Cansız objelere can atfetme olarak tanımlanan animizm, ilk çocuklukta sıkça görülür. Kritik bir yaş olan iki yaş sendromunun ardından üç yaş ile birlikte negatif dönem yerini pozitifliğe bırakır. Bu olumlu dönem beş yaş sürecinde de devam eder. Sakin, uyumlu ve sorunsuzdur; tam bir yetişkin edasına bürünmüştür. Altı yaş ise yine gelgitlerin yaşandığı bir süreçtir ve bir nevi iki yaş sendromunun perde arkasıdır.

Son Çocukluk (7-11 Yaş)

Okul hayatının başlangıcıyla okuma-yazma ve matematik gibi akademik alanlarda yeni beceriler kazanır. Mantıksal düşünme hayatının büyük bir bölümünü kaplar. Gelişimin bir parçası olan korunum ilkesi kazanılır. İlk çocukluk döneminde sıfat ve edatları cümlelerin arasına serpiştirirken, son çocukluk döneminde cümlelerinin çoğu sıfat ve edatlardan oluşur. Kritik yaşlar arasında olan on yaş, aynı beş yaş gibi stabil ve olumlu ebeveyn çocuk ilişkisiyle ilerler.

Ergenlik (12-20 Yaş)

Adolesan dönemi, bebekliğin ardından büyümenin en hızlı olduğu dönemdir. Stabil bir dönem olan son çocukluğun ardından ergenlik dönemi hızlı bir değişim ve başkalaşım evresidir. Çocukluk ve yetişkinlik arasında bir nevi köprüdür. Bir anda dünyalarına kimlik kavramı girer. Ben kimim, kim olmalıyım? şeklinde düşünmeye başlar. Rol modeli anne veya babasıyken artık bir oyuncu veya şarkıcıdır. Ergenlik tabiri caizse fırtına dönemidir. Ergen benmerkezciliği, hayali seyircileri olduğuna inandırır. Bir ortama girdiğinde herkesin onu izlediğini düşünür. Ergenlik dönemindeki bireylerin her işin üstesinden gelebileceğine dair inancı omnipotent düşünce olarak tanımlanır ve bana hiçbir şey olmaz algısı bununla karakterizedir. İnsan beyni dört lobdan oluşur. Beynin ön kısmı olan frontal lob karar verme, akıl yürütme, kontrol etme gibi becerileri gerçekleştirir. Bir nevi fren mekanizmasıdır. Frontal lob yirmi beş yaşına kadar gelişimini sürdürmesi nedeniyle ergenler yaşadığı karmaşık duyguları kontrol edip, davranışlarını frenlemekte zorlanırlar. Özellikle prefrontal korteks ve limbik sistemin halen olgunlaşma sürecinde olması nedeniyle ergendeki risk alma davranışlarını buna bağlayabiliriz. O halde ergenlikteki aşırı duygusallık ve fevri çıkışların nörokimyasal temelli olduğunu ve istemsizce gerçekleştiğini söyleyebiliriz.

Yetişkinlik (20+ Yaş)

Yetişkinliği üç döneme ayırmak mümkündür.  Genç yetişkinlik, ergenlik kalıntılarının yavaş yavaş azalışıyla başlayan, okul hayatının bitmesi, meslek hayatına adım ve evlilik ile devam eden bir süreçtir. Orta yetişkinlik, bireylerin hayatını gözden geçirmeye başladığı bir evredir. İleri yetişkinlik ise insan ömrünün son evresidir. Bu dönemi tam anlamıyla olgun gençlik olarak tanımlamak mümkündür.

Her gelişen dönem kendisinden sonra gelen döneme bir zemin hazırlar ve daha sonra gelen dönem önceki dönemlerden etkilenir. Her dönemin kendine has gereksinimleri, tamamlanacak görevleri çözümlenecek sorunları ve hassas yönleri vardır. – Erikson.

Sevgiler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir