Evde kaldığımız bu dönemlerde, maalesef çoğumuz artan yeme bozuklukları ile karşı karşıya kalıyoruz. Yeme bozukluklarının aslında tek bir sebebi bulunmamaktadır. İş hayatının yoğunluğu ve stresi, bulunduğumuz çevrenin etkisi, aşırı zayıf olma isteği, kendi vücudunu beğenmeme/kabul etmeme ve daha birçok sebep bireylerin yeme davranışında bozukluğa sebebiyet vermektedir.

Yeme bozukluklarından biri olan “Bulimia Nervoza” da; aşırı miktarda gıda alım nöbetleri ve sonrasında çıkarma, uzun açlık süreleri ve başka yollarla enerji alımını kısıtlayacak veya yakımını artıracak davranışlar ile ilgili aslında psikolojik kökenli bir durumdur.

Başlıca belirtilerine bakacak olursak;

  • Tıkınırcasına geçirilen yeme nöbetleri
  • Laksatif ve diüretik ilaç kullanımı
  • Kişinin yeme kontrolünü sağlayamaması
  • Ağırlık artışını engellemek için geçirilen ye – çıkar döngüleri
  • Aşırı yoğun egzersiz yapma
  • Besin alımı kısıtlaması
  • Vücudunun şekline ve ağırlığa takıntı, memnuniyetsiz, bedenini olduğu kabul etmeme durumları gözlemlenmektedir.

Kişilerde meydana gelen bu yeme çıkarma durumunu tekrarlama sebebi aslında, kustuktan sonra kendilerini rahat hissedeceğini düşünmelerinden kaynaklanır ve bu sebeple de daha fazla yemeye eğilimleri olur.

Peki Bulimia Nervoza’da Meydana Gelen Ye-Çıkar Döngüsünün Bazı Sonuçları Nelerdir?

  • Tükürük bezi enfeksiyonu, pankreas genişlemesi, bağırsak disfonksiyonu, özofagus enfeksiyonu
  • Diş minesinde meydana gelen bozulmalar
  • Elektrolit anomalileri
  • Düşük kan magnezyum düzeyi
  • Mide asidinin ağza gelmesi ile meydana gelen diş çürükleri
  • Halsizlik, yorgunluk, ciddi bilişsel bozukluklar, ciddi nöropatiler
  • Adet düzensizlikleri

Bulimia Nervoza’da meydana gelen ve döngü halinde tekrar eden bu aşırı yeme ve daha sonrasında çıkarma durumu aslında tüm sindirim sistemini olumsuz yönde etkiler.

Vücutta hem kimyasal sistemde hem de elektrolit sistemde dengesizliklere yol açar. Bu durumda hem kalbi ve diğer büyük organların da çalışmasını etkiler.

Elektrolit dengesizlikleri dikkate almamız gerekmektedir. Çünkü; hiçbir belirti uyarı vermeden de ölümle sonuçlanabilir. Bu sebeple de; Bulimia Nervoza gibi hastalıkların ciddiye alınması gerekmektedir ve tedavisi oldukça önemlidir.

Tedavi sürecinde genel olarak; hasta, hastanın ailesi, diyetisyen, psikolog ve psikiyatristten oluşan bir ekip bulunmaktadır.

Biz diyetisyenlerin (beslenme uzmanlarının) buradaki temel görevi; kişinin açlık krizlerinden kaçınması, yeterli ve dengeli beslenmesi ve bu beslenme planını yaşam tarzı haline getirebilmesidir.

Düzenli beslenmek ve alınan besin miktarını kısıtlandırmamak, Bulumia Nervoza’nın tedavi sürecinde başarıyı sağlamak oldukça önemlidir.

Burada unutmamamız gereken, göz ardı edilmemesi gereken başlıca durum; yeme davranış bozukluğu olan kişiler, kendisinde davranışsal bir sorun olduğunu kabul etmezler aynı zamanda da bu durumla yüzleşmeye istekli değillerdir.

Covid sürecinde birçok kişi yeme içme ile ilgili söylemlerde bulundu. Kimi ne yememiz gerektiğini söylerken kimisi de sadece belli besinleri almamızı önerdi. Her bireyin kendi yaşamı içinde yeme içme örüntüsü vardır. Bu besinlerin miktarı kişiden kişiye değişebilir. Halk arasında kalıplaşmış sıfatlar beslenmeyle ilgili düşüncelerimizi etkileyebilir. Her yıl manken hastalığı dediğimiz aşırı zayıflık isteği ile diyet yapma olaylarına şahit oluyor ve bu bireylerin kimi zaman ölümle sonuçlanan acı hikayelerine tanık oluyoruz. Aynadaki görüntü endişesinin temel olarak baz alındığı yeme bozukluklarında fizyolojik etkilerden farklı olarak psikolojik rahatsızlıklarda uzmanlar tarafından belirlenebilmektedir. Bu süreçte kişi iç dünyasında yaşadığı karmaşık olaylara dışsal bir çözüm getirdiğine inanabilir. Bu yeme davranışını devam ettirmede ısrarcı davranabilir.

Yeme Bozukluğu Nedir?

Yeme bozuklukları kişilerin aşırı yemek yeme, kendini aç bırakma veya vücut ağırlığı ile ilgili endişe duyma halidir. Kişinin yeme davranışı ve yemekle ilgili düşüncelerin ona ciddi boyutlarda rahatsızlık vermesiyle kendini belli eder. Sürekli diyet yapma davranışı kişide yeme bozukluklarının gelişimine sebep olan ortak etken olarak görülebilir.

Yeme Bozukluğu Türleri

Yeme bozukluğunun birçok çeşidi bulunur. Bu yazımda sizlere en merak edilen birkaç tanesinden kısaca bahsedeceğim.

  1. Bulimia Nervoza

Kişide tekrarlayan ve engellenemeyen aşırı yemek yeme sonucunda kilo alma ve bu kiloyu verme çabasıyla karakterize bir durumdur. Kişinin tüm çabalarına rağmen yemek yemeyi durduramadığı görülür.

Bu kilo alımını önlemek için çeşitli davranışlar geliştirirler. Örneğin, aşırı besin aldıktan sonra düzenli olarak kusma yöntemini seçebilir veya kilo kaybı takviyelerinden, idrar açıcılardan gereksiz yere faydalanıp bunları kötüye kullanabilirler. Bulimia hastası olan kişiler genellikle kiloları ve vücut şekillerine takıntılı bir yaklaşım sergilerler. Bu hastalık kadınlarda daha sık görülür. Aynı zamanda bulimia sıklıkla ergenlik sonunda ya da yetişkinliğe geçiş döneminde oluşmaya başlar.

  1. Binge Eating Disorder (Aşırı Yeme Bozukluğu)

Aşırı yeme durumu, kısa süre içinde bir kişinin yiyeceği normal bir porsiyondan daha fazla yemek olarak tanımlanabilir. Bu durum bir döngü içindedir. Kişi aşırı yemek davranışının ardından sıkıntı yaşar ve bu durumu devam ettirir. Bu hastalık blumia nevroza ile karıştırılmamalıdır, çünkü bu hastalarda kilo artışını önlemeye yönelik davranışlar görülmez. Bu kişiler yüksek miktarda enerji aldıkları için obezite, kolestrol problemleri, kalp hastalıkları açısından risk altındadırlar.

  1. Bigoreksiya

Bu hastalığın en temel özeliği, kişi yeterince hacimli olmadığını düşünür ve spor salonlarında ne kadar vakit geçirirse geçirsin (kaslı olmalarına rağmen) kendisini çelimsiz bulur. Uzmanlar bu hastalığı bir nevi “ters anoreksiya” olarak adlandırır. Bu kişiler günde 5 veya daha fazla saat egzersiz yapar ve aynadaki görüntüsüne uzun süre bakarlar. Kas yapmak amacıyla vitaminler, protein tozları kullanırlar. Hatta bazı maddelerin kötüye kullanımı da belirtiler arasında gösterilebilir. Bigoreksiya tanısı konulmuş kişiler genellikle tedaviyi kabul etmezler. Bu onlar için yenilgi anlamına gelir. Tedavileri ilaç tedavisi ve psikoterapi olup bu hastalar için olumlu sonuç vermektedir.

  1. Anorexia (Anoreksiya)

Anoreksiya nervoza kişinin vücut ağırlığında anormal derecede düşüklük, hissedilen yoğun kilo alma korkusu ile karakterize bir durumdur. Bu kişiler, kilo alma düşüncesiyle korku geliştirip hayatlarını tehlikeye atabilecek derecede diyet yaparlar ve yeterli besini alamadıkları için ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalırlar. İnce kalmak konusunda takıntıya sahiptirler. 12-20 yaş arası kadınlarda yaygın olarak görülür. Karbonhidratlı besinleri tamamen keserler ve ebeveynlerin baskısından sıkıldıkları için yemek zamanı saklanma, sofradan kalmak için bahane üretme gibi davranışlar geliştirirler. Anoreksiyanın kendine özgü bir nedeni yoktur. Ergenlik döneminde oluşan bu hastalık gençlerin bedenlerindeki gelişime uyum sağlamada yaşadığı güçlüklerden dolayı ortaya çıkabilir. Çevresel, psikolojik, biyolojik faktörlerin bir araya gelmesi sonucu gelişen hastalık tedavi edilmediği sürece hastanın hayatını kaybetmesine sebep olabilir. Tedavisinde öz saygısını ve kimlik duygusunu kazanması için psikoterapi seansları uygulanabilir. Bu süreçte hastanın tedavi süreç için ikna edilmesi ve hastalığın etkilerini fark etmesi sağlanmalıdır. Hastanın ve ailesinin tedaviye katılımı oldukça önemlidir.

Yeme Bozukluğu Tedavisi

Yeme bozuklukları tedavi edilmediği sürece ölümle sonuçlanması muhtemeldir. Bu süreci kabullenip bir uzmana başvurmak kişiye güç gelebilir fakat yakın çevresinin de desteği ile bu durumu kabullenip yardım almak önemlidir. Hekim tarafından tanı konulduktan sonra uzman psikolog veya psikiyatr ile tedaviye başlanması gerekir. Tedavi kısmında psikoterapi oldukça önemlidir fakat bunun yeterli olmadığı durumlarda farmakolojik tedavide uygulanabilir. Anoreksiya ve bulimianın tedavi sürecinde daha çok ilaç ve psikoterapi birlikte ilerler. Aynı zamanda anoreksiya hastalarının belirli bir kısmında yatarak tedavi şarttır ve hasta ideal kilosuna ulaşmadıkça hastaneden çıkılmasına izin verilmez. Bulimiada ise daha çok ayakta tedavi tercih edilir ve sürekli kontrolleri yapılır. İlaçlarla birlikte verilen psikoterapiler aile terapileri ile desteklendiğinde daha olumlu sonuçlar verildiği gözlenmiştir.