Merhaba Serpil Hanım, Kadinja.com olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

  1. Serpil Hanım kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Kendi halinde bir dünyalıdır. Evli, çocuklu ve çalışan bir kadındır. Edebiyatı sever ve sevdireceğini de idea eder. Tek korkum zamanla yarışmaktır. Kendimle yarıştığım da doğrudur. Çok eserden çok nitelikli yapıt verme kaygısını güder. Bu da beni stresli ve çekilmez kılar. Bu durum kaleme duyduğum saygıdandır. Dilerim kalem tüketmekte başarılı olurum. Bunu zaman gösterecek inşallah.

  1. “Filler Ölüme Yalnız Gider” nasıl çıktı. Kitabın içeriği çok ilginç çünkü… Diriler dururken neden ölüleri konuşturdunuz?

Zaten konuşan hep diriler değil mi? Kaldı ki ölüm hakkında bilgilerimiz de sınırlı. Ölümle yaşam arasındaki o farkı bilememek, ölümü, tıpkı yaşam gibi hayal etmek bana bu öyküleri yazdırdı. Kitapta yer alan başka öyküler de var. Aşk, tutku ihanet, doğa, hatta konuşan bir ağaç… Karakterler ayrı ayrı ve farklı konularda yer almasına rağmen kitaba egemen olan genel hava ölüm oldu maalesef… İlişkiler ölüyor, tutku bitiyor, hatta zaman bile ölmekten kaçamıyor. Aslında itiraf etmem gerekirse; bu kitap yıkımın ve yok oluşun kitabı oldu ama şu gerçeği de yadsımamak gerekir.. Hayat da böyle değil mi zaten? Tükenmek kaderimizde var. İnsanın doğası tükenmek üzere inşa edilmiş. Bu kitabı yazarken çok eğlendim ama çok da hüzünlendim ve bu kadar kaotik konuları bir daha yazmamaya kendi kendime söz verdim gibi.

filler ölüme yalnız gider

  1. Erik ağacı isimli şiir kitabınızın yanında Ekinoks Günleri, Mor Sokak Sakinleri, Büyülü Deniz, Kuşları Uğurlama Sanatı isimli öykü kitaplarınız var. Neden öykü?

Öykü tür açısından bana göre en okunasılar arasında. Bir kere zamanımıza hitap ediyor. Kısa kısa yazılan bu öykülere ben atıştırmalık öyküler diyorum. Okumakta zorlanmıyorsunuz. Metroda, plajda, işyerinizde öğle arasında bile birkaç sayfalık öykü okuyabilirsiniz. Kitapta atlama yapabilirsiniz. Hatta kitabı sondan başlayıp da bitirebilirsiniz. Öykü okumak daha kolayıma geliyor.

  1. Peki öykü okumak daha kolayınıza geliyorsa yazma için de aynı durum geçerli mi?

Pek çok yazar, öykü yazmanın zor olduğunu söyler. Az sözle çok anlamlı bir metin oluşturmak gerçekten de zordur. Yerine oturmayan bir kelime için aylarca kafa yorduğum olmuştur mesela. En iyi kelimeyi, en farklı anlatımı seçmek zor gerçekten.

serpil tuncer röportaj

  1. Öykü yazmasa mıydım, diyorsunuz yani?

Yazın türünü yazar belirlemiyor aslında. Yazı kendi ayağıyla yazara geliyor. İnanın roman yazmak çok isterdim ama ben romancı değilim. İkisi benzer türler ama teknik ve yapı itibariyle çok farklılar.

  1. Hayalgücü yazmaya etken mi peki?

Hayal gücü bu işin mayasıdır. O olmazsa yazamazsınız ama tek başına da yeterli değildir. Ben hep ilk cümleye dikkat etmişimdir. İlk cümle bir öykünün neredeyse temeli niteliğidir. Zaman, karakter ve mekân ilk cümle de kendini gösterir. Anlatıcıyı belirler. Bu da şu demektir; yazmak dille oyun oynama sanatıdır. Dilin kıvraklığı ve ifade gücü ne kadar yüksekse o öykü de o kadar kusursuz ve güzeldir. Hayal gücü de metni destekler. Yan yoludur diyebilirim.

serpil tuncer kimdir

  1. Peki konu nedir?

Dünya tarihindeki bütün edebi yapıtları gözden geçirdiğinizde pek çoğunun benzer konuları işlediğini görürsünüz. Nedir, aşk, tutku, ihanet, savaş, açlık, zenginlik, yoksulluk, iktidar mücadelesi vesaire vesaire… İnsana ait her konu işlenmiştir. Konudan ziyade bunlar nasıl anlatılmıştır? İşte burada dil devreye girer. Bence en farklı anlatan yarışın galibi durumundadır. Edebiyatı da edebiyat yapan budur.

  1. Başka kitaplar da gelecek mi?

Hali hazırda tamamlayamaya çalıştığım bir dosyam var. Kısmetse ocak başı gibi çıkmış olacak. Yine öykü tabi…

Yazar Serpil Tuncer İletişim Bilgileri: