Merhaba Alp Bey, Kadinja.com olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
- Alp Bey kendinizden bahseder misiniz?
1996 yılında Sivas’ta dünyaya geldim. İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji lisans bölümünü tamamladıktan sonra İstanbul Esenyurt Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimine başladım. Halihazırda İstanbul Psikoloji Atölyesi’nde çocuk ve ergen psikolojisi üzerine çalışmaktayım. Teddy adında bir köpek babasıyım. Boş vakitlerini önce sevdiklerine sonra kendini geliştirmeye adayan birisiyim.
- Eğitim hayatınızdan nasıldı?
Lisans eğitim hayatım boyunca aktif bir öğrenci olmaya çalıştım. Okul öncesi eğitim veren kurumlarda, özel şirketlerde, sivil toplum kuruluşlarında ve özel psikoloji kliniklerinde staj yaptım. Terapi alanında çalışan uzman psikologlar ile çalışarak değerli tecrübeler edindim. Öğrenci değişim programı ile bir dönem Çek Cumhuriyeti’nde okudum. Sonrasında ise yaz tatilinde Avrupa Birliği destekli bir gönüllülük programında yer alarak 2016 İtalya depreminden etkilenen bölgelerden birinde gönüllü olarak çalıştım. 2019 Temmuz ayında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen 23. Ulusal Psikoloji Öğrencileri Kongresi’nde Türkiye’de yaşayan mültecilerin ruh sağlığı ile ilgili yazdığım araştırma makalemi jüri üyelerine ve katılımcılara sunma fırsatı yakaladım. Şuan Klinik Psikoloji yüksek lisans programını bitirme aşamasındayım.
- Psikolojiye olan merakınız nasıl doğdu?
Benim için psikoloji merakı ilk önce kendimi anlama istediğim ile doğdu. Kendimi, limitlerimi, beni ben yapan özellikleri sorgulamak, kendimi daha iyi anlamaya çalışmak psikolojiye olan merakımı arttırdı. Giderek bu ilgiyi yalnızca kendime değil yavaş yavaş çevreye de yöneltmeye başladım. Okudukça daha çok sevdim, sevdikçe daha çok okudum.
- Hangi alanlarda danışanlarınıza hizmet sunuyorsunuz?
Çocuk ve ergen psikolojisi üzerine çalışmaktayım. Genelde ebeveynler okul öncesi ya da okul çağında olan çocukları ile ilgili başvurmaktalar. En sık karşılaştığım sıkıntılar genel kaygı bozuklukları, iki yaş sendromu, okul kaygısı, kardeş kıskançlığı, gelişimsel problemler ve davranış problemleri oluyor. Ergenlik çağındaki danışanlarda ise genellikle ebeveynler ile yaşanan iletişim problemleri ve sınav kaygısı en sık karşılaştığım problemler diyebilirim.
- Danışanlarınıza nasıl yardımcı oluyorsunuz?
İlk önce ebeveynler ile bir görüşme yaparım. Şikayetçi oldukları konu ile ilgili bilgi alırım, aileye yönelteceğim gerekli gördüğüm soruları sorarım. Aslında bu görüşmede ebeveynlerden çocukla ilgili bir hikaye alırım ve sorduğum diğer sorular ile bu hikayeyi besleyerek genel bir çerçeve çizerim. Ebeveynler ile yapılan görüşmenin ardında ise çocukları ile ilgili psikolojik tedaviye yönelik bir plan çizerim ve gerekli gördüğüm durumlarda buna göre terapiye başlarız.
- Çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Çocuk gelişimi çocuğun fiziksel ve mental becerilerini yaşına uygun bir şekilde edinme sürecidir. Çocuk psikolojisi ise bu süreçte karşımıza çıkabilecek ruh sağlı ile ilgili konulardır. Çocuğun gelişim dönemlerinde yaşaması ve aşması gereken psikolojik durumlar ile gelişimsel süreçte yaşanan problemler nedeniyle ortaya çıkan psikolojik durumları kapsar.
- Çocuklarda ve ergenlerde hangi yaşlar kritik evre olarak adlandırılmaktadır?
Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre 8 önemli aşama vardır, bunlardan 5 tanesi çocukluk ve ergenlik dönemini kapsar. Bunlardan kısaca bahsetmek gerekirse 0-1 yaş arası dönem yeni doğanın bakım veren ile ihtiyaçlarının karşılanması yönünde kurduğu güven bağıyla ilgilidir. 1-3 yaş arasındaki dönem çocuğun isteklerini elde etme yöntemlerini öğrenmesi ile ilgilidir. 3-6 yaş arasındaki dönem çocuğa kendi bireyselliğini oluşturmak ve dış çevreyi tanıması için ona özgürlük tanınmasıyla ilgilidir. 6 yaş ve ergenliğe kadar olan dönem okula başlayan çocuğun karşılaştığı yeni görevleri yerine getirmesi ve bu konuda teşvik edilmesi ya da eleştirmesi ile ilgilidir. Ergenlik dönemi ise çocuğun kendi kimliğini oluşturduğu dönemdir.
- Çocuklarda ve ergenlerde görülen duygusal problemler ve bu problemlerin oluşmasının altında yatan sebepler nelerdir?
Öncelikle duygusal problemler nedir, bundan bahsetmekte fayda var. Öfke, saldırganlık, şiddet, kıskançlık, özgüven eksikliği ve kaygı en çok görülen duygusal problemlerdir. Öfke, saldırganlık, şiddet gibi durumların altında aile yapısı, ilişkileri ve tutumları yatıyor olabilir. Öfke doğal bir duygudur ancak bununla başa çıkmak ve uygun bir şekilde dışa vurmak öğrenilmesi gereken bir yetenektir. Kendini ifade etmekte güçlük çeken, duygularının farkında varamayan çocuklar yaşadıkları öfkeyi sağlıklı bir şekilde çıkaramaz ve sonucunda saldırganlık ve şiddete yönelir. Kıskançlık durumu genellikle çocuğun kendisi ile ilgili bir durumdur. Kendisine yeterince ilgi ve sevgi gösterilmediğine inanan çocuk annesini, babasını ya da kardeşini kıskanabilir. Özgüven eksikliği öğrenilmiş bir durumdur. Çocuğun bazı işleri tek başına yapması için yeterince teşvik edilmemesi, yaptığı işlerin ardından eleştirilmesi gibi durumlar düşük özgüvene sebebiyet verebilir. Son olarak kaygı durumlarına baktığımızda burada en önemli nokta bireyin kaygı yaratabilecek durumu algılama şekli ve bu kaygı yaratma potansiyeline sahip durum ile baş etme becerileridir.
- Rol model olarak gerek çocukluk döneminde gerekse de ergenlik döneminde kişiler belirlenmektedir. Çocukluk ve ergenlik döneminde rol model olarak belirlenen kişi ne derece önemli olarak görülmektedir?
Sosyal öğrenme kuramına göre çocuklar anne babadan gördüklerini taklit ederek öğrenirler. Öğrendikleri iyi ya da kötü davranışlara göre kafalarında belirli durumlar ile ilgili şemalar oluştururlar ve sonraki tecrübelerinde bu şemaları kullanarak ne yapacaklarına karar verirler. Bu hususta anne ve babanın uygun birer rol modeli olmaları çok önemlidir. Çünkü çocuk iyi ya da kötü her davranışı özümseyecek ve ilerde kullanacaktır. Ergenlerde ise bu durum biraz daha farklıdır. Muhakeme gücü küçük çocuklara nazaran daha yüksek olan ergenler o dönemin de vermiş olduğu çatışmacı ruh nedeniyle anne ve babayı eleştiren ve sorgulayan bir yapıya sahiptirler. Ergenlik dönemindeki çocukları ile iyi bir iletişime sahip anne baba çocuk tarafından rol modeli olarak görülebilirken bu iletişime sağlamayan anne ve baba çocuk tarafından beğenilmez ve göz ardı edilir.
- Ergenlik döneminde en sık karşılaşılan sorunlardan biri olarak aile çatışması arşımıza çıkıyor. Gençler neden aileleri ile böyle bir çatışmaya giriyorlar? Anne ve babalar bu çatışma durumlarında nelere dikkat etmeliler?
Ergenlik dönemi bireylerin kendi kişiliklerini oluşturma için çatışma yaşadıkları bir dönemdir. Bu dönemde otorite figürü olan anne baba ile çatışma görülmesi normaldir. Çocuk bu dönemde kendi kişiliğini, benliği oluşturmaya çalışır. Bu bireyselleşmenin bir parçasıdır. Kimi çocuklar bu dönemde diğerlerine göre daha çatışmacı olabilirken kimileri ise daha ılıman olabilirler. Burada anne ve babaların yapması gereken en önemli şey yangına körükle gitmemek ve sakinliklerini korumaktır. Çocuk çatışmacı olsa bile ebeveynler yetişkin olduklarını unutmamalı ve buna göre hareket etmelidirler. Kendi kişiliğini ve bireyselliğini oluşturmaya çalışan çocuğu anlamaya, onu tanımaya çalışmak, ona saygı göstermek çok önemlidir. Çocuğa fikrini sormak, ona kendini yetişkin gibi hissettirmek, baskıcı bir otorite figürü olmamak gerekir. Çatışma anında çocuğu analiz edip, çatışmacı tavrının altında yatan duyguları anlamak ve bunları çocuğa yansıtmak faydalı olacaktır.
- Ebeveynlere yönelik olarak online danışmalar yapmaktasınız. Ebeveyn online danışmanlığını nasıl yapıyorsunuz?
Ebeveynler ile online danışmayı sadece ilk görüşme için öneriyorum. Kimi durumlarda ebeveynler çocuklarının genel gelişimi ve okul performansı ile ilgili kendilerini geliştirmek amacı ile psikoloğa danışmak isterler. Bu durumlarda online danışmanlık ebeveynler için daha kolay olduğu için tercih edilebilmekte. Buna ek olarak çocukta psikolojik bir sıkıntı olduğu düşünülüyorsa bu konu hakkındaki ilk görüşme online yapılabilir ancak sonraki seanslarda aile ve çocuk ile yüz yüze görüşmek çok önemlidir.
- Çocuklarda okul kaygısının oluşmasında anne ve babanın tutumu ne kadar etkili olmaktadır? Okul kaygısı sorunu nasıl çözümlenebilir?
Çocuklarda görülen olumlu olumsuz her davranış ve duygusal durumda ebeveynlerin tutumu büyük ölçüde doğrudan etkilidir. Çocuk aileden gördüğü şeyleri öğrenir, iyi ve kötü alışkanlıkları aileden alır. En önce okul kaygısı bir ayrılma korkusudur. Çocuk evden ya da anneden ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez. Burada önemli olan bu ayrılık sürecini sağlıklı bir şekilde yönetmektir. Ebeveynlerin çocuk ile okul dışında yeterince ve kaliteli zaman geçirmemesi, çocuğun yaşadığı kaygıyı anlayıp ona uygun bir şekilde yansıtamaması yani çocuğu duymaması, çocuğun üzerinde yüksek beklentiler ile baskı kurması gibi durumlar çocukta bir okul ya da performans kaygısı oluşturabilir. Okul kaygısını çözme konusunda ilk odaklanması gerekilen nokta çocuğu okulda rahatsız eden bir durum var mı, bunun bulunması lazım. Öfkeli bir öğretmen ya da zorba bir çocuk çocuğunuzun okula gitmek ile ilgili kaygı yaşamasına neden olabilir. Böyle bir durum yok ise yapılması gerekilen anneden ve evden ayrılma sürecini sağlıklı bir şekilde yönetip çocuğun yeni girdiği ortama uyum sağlaması için sosyal becerilerini geliştirecek, onu destekleyecek, özgüvenini arttıracak aktiviteler denemek faydalı olacaktır.
- Özel öğrenme güçlüğü nedir? Özel öğrenme güçlüğü olup olmadığını nasıl anlıyorsunuz?
Özel öğrenme güçlüğü çocuğun zeka ile ilgili bir sıkıntısı olmamasına rağmen okuma, yazma, anlama, konuşma ve matematik gibi becerilerde yaşıtlarına oranla daha düşük bir düzeyde ilerlemesi ile ilgilidir. Okuldaki performansı, öğrenme hızı, yaşadığı sıkıntılar ve bir takım spesifik belirtiler özel öğrenme güçlüğüne işaret olabilir. Örnek vermek gerekirse okuma yazmada güçlük yaşayan çocuklar ile ilgili olan disleksi durumunda en çok karşılaşılan durum çocuğun kelimeleri harf ve heceleri ayıramaması, okumakta zorlanması, yazarken hece atlaması ya da bazı harf ve sembolleri ters yazmalarıdır.
- Özel öğrenme güçlüğü olan çocuklar ile ilgili nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
Çocuğun ihtiyacına göre özel bir eğitim programı oluşturup aile ve öğretmenin iletişim içerisinde çalışmasını sağlamak çok önemlidir. Dikkat, algılama, dil becerileri, kavram ve düşünce süreçlerini destekleyici eğitim programı oluşturulmalıdır. Çocukta oluşabilecek kaygı da göz önünde bulundurularak aile, öğretmen ve psikolog iş birliği içerisinde olmalıdır.
- İstanbul Psikoloji Atölyesi’nde çocuk terapisi alanında çalışmalar yapmaktasınız. Burada çocukların ve ergenlerin gelişimine yönelik testlerde uyguluyorsunuz. Gelişimsel değerlendirme testleri hakkında bilgi verir misiniz? Ne tür testler uyguluyorsunuz?
Gelişimsel değerlendirme testlerini genellikle, testten teste farklılık gösterse de, 0-6 yaş arası çocuklara uygulamayı uygun görüyorum. Bu yaş aralığındaki çocuğa ilk önce genel bir değerlendirme için Ankara Gelişim Tarama Envanteri’ni uygulamaktayım. Bu test envanteri çocuğun dil becerilerini, bilişsel becerilerini, ince ve kaba motor becerilerini, sosyal becerilerini ve özbakım becerilerini ait olduğu yaş grubu normları ile kıyaslayan bir testtir. Bu testten yola çıkarak çocuğun bu önemli gelişimsel alanlarda yaşına uygun gelişmekte olup olmadığını değerlendirebiliriz. Bu testtin ve gözlemlerin ardından uygun görülmesi halinde görsel motor işlevini (çevresindeki görsel bilgileri gözlemleme, tanıma ve işleme becerisi) ölçmek için Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi, dil gelişimini ölçmek için Peabody Resim Kelime testi gibi testler uygulanmaktadır. Buna ek olarak resim çiz, insan çiz ve aile çiz gibi dışavurumsal testler ile duygudurum bozukluklarını ölçen testleri de yeri geldiğinde kullanmaktayım.
- İzin verirseniz tek kelimeden oluşan tek kelimelik cevaplı sorular sormak istiyoru
Okul kaygısı: Aşılabilir.
Ergenlik: Değişim.
Rol Model: Gerekli.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Çözümsel.
Psikolog Alp Bal İletişim Bilgileri: