Merhaba Tuğçe Hanım, Kadinja.com olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

  1. İlk başta sizi tanımak istiyoruz. Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Kendimi tanıtmaktan sanırım bu hayatta çok zorlandığım şeylerden biri. Benim gerçeklerim kimine abartı kimine gereksiz  dolu geliyor 🙂 Okumayı çok seven biriyim diye başlayabilirim sanırım. 3400 kitaplık bir kütüphanem var ve sonsuza kadar okusam yine bir şeylere yetişemeyeceğim gibi gelir. Doğa Koleji mezunuyum. Üniversite hayatım çok karmaşık. Üniversiteye başlangıcım Ankara Bilkent Üniversitesi ile oldu. Onu İstanbul Üniversitesi takip etti. Aynı anda yasaların izin verdiği kadar okuyabileceğim tüm bölümlerin neredeyse büyük bir kısmını okudum 🙂 Sahne sanatları, Doğu Dilleri ve Edebiyatları, Radyo Televizyon programcılığı,sosyoloji. Bir süre Farsça ve Osmanlıca çeviriler yaptım fakat sanırım o iş tam benlik değil. Hala da okumaya devam ediyorum. 28,5 yaşında olduğumu söyleyebilirim 🙂 Best FM, Kral Pop Radyo, Slowturk gibi ulusal radyolarda radyo programcılığı yapmamın yanı sıra profesyonel olarak seslendirme & dublaj da yapmaktayım. Ve tabi büyük bir keyif ve heyecanla Kişisel Gelişim ve Farkındalık eğitimleri vermeye devam ediyorum.

  1. Neden kişisel gelişim ve farkındalık eğitmeni olmayı tercih ettiniz?

Aslında “kişisel gelişim ” başlığı bana çok basit gerçekçi gelmiyor. Yani Kişisel olarak gelişmek ne demek? Bunun için başka birinin desteğine gerçekten ihtiyaç var mı?  Alınan eğitimler refleks haline gelir mi?  ya da tüm bunlar sadece CV doldurmak için ihtiyaç yaratmadan mı kaynaklanıyor vs.. gibi bir sürü soru hala benim aklımda. Sanırım Farkındalık eğitimleri verdiğimi söylemek daha sağlıklı olacak. Yani kişinin kendinde bir eksiklik tespit etmesi ve onu gidermek için güvendiği, sağlam referans aralığı olan biriyle çalışması ve kendinde olanı geliştirmesi hatta farkına varması çok daha kıymetli. Ben insanlarla olmayı, sorun olarak gördükleri şeyleri mümkün oldukça düzeltmeyi seven biriyim. İşine aşık demek çok daha doğru olur. Sürekli gelişmek zorunda olan bu alan sayesinde en sevdiğim şeyi yani okumayı ve öğrenmeyi zorunlu hale getirmek beni çok mutlu ediyor. Kursiyer ve danışanlarımızda gördüğümüz o gelişim, o değişim inanın bir insanın yaşayabileceği en büyük haz. Sanırım bu yüzden bu mesleği çok severek yapıyorum.

tuğçe açıkgöz kimdir

  1. Kişisel gelişim ve farkındalık nedir? Kimler kişisel gelişim ve farkındalık uzmanı olarak sayılabilir?

Benimde içinden çıkamadığım bir soru aslında bu. Yani bununla alakalı akademik bir eğitim almak ülkemizde imkansız. Böyle bir bölüm yok. Benzer ve içerik bakımından yakın bölümler var ama onlar yeterli değil. Bi kere doğru alan seçmek önemli.  Yani Kişisel Gelişim ve Farkındalık dediğimiz şeyin o kadar geniş bir skalası var ki hangisinde ilerlemek istediğine karar vermeli..Bir iki kitap okuyup, alakasız kurslardan alınan katılım sertifikası ile ” BEN DE BU İŞİ YAPARIM” diye yolan çıkanlar var ve malesef danışan eğer bilinçsiz ise ” O” kişiler işlerini yapmaya devam ediyor. Psikoloji, psikodrama ve sosyoloji bilmek ( akademik), eğitimlerini almak bu işin bence olmazsa olmaz.  Danışanın söyleyemediği şeyleri anlamak gerek, ifade güçlüğü çeken birinin belki sorunu diksiyonunda değil de daha tramvatik bir durum ve profesyonel destek alması gerekiyor haliyle bu iş “kişisel gelişim ve farkındalık” uzmanlarını aşan bir durum. Bunu bilmek ve kabul etmek gerekiyor. Şimdilerde Youtube videoları çeken, kitap çıkaran herkesin bu mesleği yapması çok doğal gözükse bile yakın zamanda buna da bir sınırlama getirilecektir. Sonuç olarak; Önce kendi gelişimini olumlu ve akademik  yönde ilerleten ve bunu psikoloji ile harmanlayanların bu işi yapması taraftarıyım.

  1. Kişisel gelişimin temel felsefesi nedir?

Kişinin duygu ve mantık şirazesinin kaymaması olarak adlandırabilirim. Bana ait bir tanım oldu şu an 🙂 Ama doğru. Bizim farkındalık eğitimlerinde en çok tercih edilen aslında diksiyon eğitimi ve bu eğitim içinde ” topluluk önünde konuşma heyecanı” ile gelenler oldukça fazla.  Bunun temelinde de olumsuz duygular, tecrübeler ve endişe yatmakta. Haliyle korktuğu şeyi aslında yapabilme olasılığı oldukça fazla olan biri kendini öyle yanlış yönlendirebiliyor ki topluluk önünde kilitlenip kalanlar, atak geçirenler bu yüzden işini kaybedip içine kapananlar oldukça fazla. Ve bu yaş, meslek, kariyer ayırt etmeden gerçekleşen hadiseler. Bu işin felsefesi aslında şu; kendini tanımak, yapabileceklerini öğrenmek ve potansiyelinin farkına varmak, kendi çizgilerini birden aşmamaya çalışmak. Yani başa döndüğümde Duygu ve mantığın şirazesinin kaymaması olarak tamamlayabilirim.

  1. Mesleğinizin güzel ve zor yanları nelerdir?

Mesleğimin genel geçer çok kötü bir yanı olduğunu söyleyemem. Fakat ben durumu biraz fazla içselleştiren biriyim. Yani uzun süreli eğitimlerde ve  özellikle 17 yaş grubunda. Kişilerin sorunlarını çözene kadar onlardan çok emek vermek biraz yorucu olsa da sonunda o gelişimi görmek yorgunluğu unutturuyor. Sürekli çalışmak, yurtdışı eğitimlerini takip etmek ve kendini de geliştirmek durumundasın. Kendine vakit ayırma duygusu yavaş yavaş yok oluyor. İnsanları analiz ederek sürekli anlam yükleme ve karşımdaki kişi istemese bile onda bulunan eksiklikleri yüzeye çıkarmak benim için mesleki deformasyon 🙂 Çok fazla ve derin hikayeler dinliyorum aslında. Diksiyon ve etkili iletişim eğitimlerinin çoğunda hep altta bastırılmış duygularla önce ben yüzleşiyorum sonra yumuşatarak danışana anlatmaya çalışıyorum. Başta kabullenmeme süreci, sonra bu sürece direnç gösterme ve kabullenme olarak devam eden bir eğitim süreci oluyor. Belki de duygular üzerinde çok çalıştığım için içselleştiriyorum ama ben bu zorluğu sanırım çok seviyorum.

tuğçe açıkgöz hakkında

  1. Kişisel gelişim alanında çalışan uzmanların hayatları her anlamda mükemmel olmak zorunda mıdır?

Keşke öyle bir kanun çıksa bu eğitimi verenlerin üzülmemesi, kırılmaması aksi halde bunu yapan insanlara ceza verileceği gibi falan. Elbette öyle güzel hayallerimiz yok fakat kendim için şunu söyleyebilirim duygularımı çok çabuk süzgeçten geçirip, bilinçaltımın beni ele geçirmesine izin vermiyorum. Aslında radyo programcılığı ile birbirine çok benziyor bu mesleğin bu yönü. Çok hoş olmayan bir akşam geçirmişsin, enerjin oldukça düşük ama sabah saat 07.00 ‘ de mikrofonu açtığında bişey olmamış gibi, dünyanın en mutlu insanı gibi konuşmak ve dinleyeni inandırmak zorundasın. Ben buna alıştım aslında. Çok ve sonsuz mutlu olmak gibi bir hedefim olmadı. Aksine her şey kusursuz gidiyorsa mutlaka bir yerde bir sıkıntı var ve ben bunu görmüyorum gibi hissederim. Duygularımın beni yönlendirmesine çok da izin vermem ama kalbimin önünde de bir Çin Seddi olduğu düşünülmesin.

  1. İnsanlar, düşüncelerini kontrol edebilirler mi?

Düşüncelerini kontrol etmek demeyelim ama duyguların düşüncelere yahut düşüncelerin duygulara evrilmesini kontrol edilebilineceğine inananlardanım. Bilinçaltımız bir çöplük. Neler var, neleri kazıdık, nelere kendimizi inandırdık ya da neleri gerçek saydık belli değil. Haliyle yaşadığımız her olay önce duyguların gelmesine ve duygularla birlikte düşüncelerin oluşmasına sebep oluyor. Bunların farkındalığına vardırmak ve işi daha düz bir alanda yürütmek sanırım bizim de işimiz oluyor. Düşüncelerimizi hissettiklerimizden ayırmamız konusunda eğitimler veriyorum. Bu sorunlar konuşmanın, ifadenin, iletişim kurmanın önündeki en büyük engel.

  1. İsteyen herkes bu eğitimlere katılabiliyor mu? Bir yaş sınırlaması var mı?

İsteyen herkes bu eğitimlerin tümüne katılabilir. Fakat kendinde bir gelişim görmek istiyorsa doğru eğitimleri almalı. Şu an 9 yaşında da 55 yaşında da öğrencimde. Sadece alan ve ihtiyaçlarına göre kategorize ediyoruz.  Hatta erken yaşlarda alınan farkındalık ve kişisel gelişim eğitimlerinin çocuğun mental gelişimine de katkı sağladığını söyleyebiliriz.

tuğçe açıkgöz

  1. Eğitimlere katılmak isteyenler nasıl bir eğitim süzgecinden geçiyorlar?

Önce dediğim gibi ihtiyaç belirlenmeli. Örneğin ” Kekemelik” sorunu yaşan biri soluğu bir diksiyon kursunda almadan önce bunun temeline inmeli. Bu tramvatik bir durum mu, yoksa hatırlanan bir olaydan sonra gelişen bir durum mu? Yahut konservatuar yetenek sınavlarına hazırlanmak isteyen bir öğrenci oyunculuk eğitimi veren bir kursta tam olarak istediğini alamaz. Önce eğitim almak isteyen öğrenci ile kısa bir sohbet gerçekleştiriyorum. Yani tam olarak neyi neden almak istediğine dair. Sonra süreci ve çalışmaların ona ne katacağını ve ne kadarını nasıl kullanabileceğini. Eğer bahsettiğimiz şey kişiye özel gerçekleşecek bir eğitim ise saatleri kişinin hem uygun olduğu saatler hem de yorulma sıkılma gibi olumsuz duyguları yaşatmayacak süre içinde almasını sağlıyorum.  Ben eğitimlerin teorik olarak ilerlemesi taraftarı değilim. Sürekli deneme yapılması ve gerçekten eğlenilmesi gerekiyor. Biz derslerimizde çok gülüyoruz haliyle keyifli ve samimi dersler şeklinde ilerliyoruz.

  1. Kişisel gelişim ve farkındalık eğitimine katılan bireylerde ne gibi değişimler gözlemlemektesiniz?

Bir kere kendini açma, duruma uyum sağlama, konuşma bozukluğu varsa (kişininde çalışma disiplinine bağlı olarak) %80 e varan düzelme, duygularını doğru hissetme ve düşüncelerini sağlıklı ifade etme, eğer imaj eğitimi ise, kendine uygun tarzı ve tavrı oluşturma da oldukça başarılı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Burada biraz tabi bilinç önemli. Vakit geçirmek isteyen biri ile, eksikliğini gidermek isteyen biri arasında çok fark var haliyle sonuçlar arasında da çok fark var. Eğitimin sonunda, “bu eğitimi” aldığına dair katılım belgesi ve sertifika veriyoruz. Ve sonsuza kadar geçerli bir gönül bağı kuruyoruz.

  1. Sizce kişisel gelişim ve farkındalık eğitimlerini alan herkes içselleştirmeyi yapabiliyor mu?

Büyük bir çoğunluğu evet. Çünkü ben önce duyguyu çıkarıyorum. o altta yatan duygu ne? Bu düşünceye iten duygu ne? Bu duyguyu hangi durum ile kodlamış? bunların yanıtını alınca kişi kendi içine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Ki şunu da söylemeliyim evrendeki en zor yolculuk kişinin kendi içine doğru çıktığı yolculuk. Bazen bu çok zorluyor bizi. Çoğu öğrencimin hayat hikayelerini dinlediğimde, o duygunun içinden çıkmakta ben bile çok zorlanıyorum.  Film gibi hayat hikayelerine şahit oluyorum. Onlar içselleştirdiğinde ben bu duygudan çoktan çıkmış olup, daha tarafsız bakmaları yönünde yönlendirme yapıyorum. Sorunu buluyoruz geriye sadece emek vermek ve ödevleri yapmak kalıyor.

eğitmen tuğçe açıkgöz

  1. Kişisel gelişim ve farkındalık eğitimlerinin yanı sıra diksiyon kursları ve oyunculuk eğitimleri de veriyorsunuz. Bunları bir bütün olarak mı görmeliyiz?

Evet aslında bunlar bir bütün. Oyuncu olmak isteyen birinin güzel bir dili olmalı, kendini doğru ifade edebilmeli, doğru bir imajla başlamalı. Hepimiz hayatında içinde zaten sürekli rol yapıyoruz. Çalışırken bir personel fakat eve gittiğimizde fazla sorumluluğu olan bir anne, bazen derslerde küçücük bir çocuk fakat evde belki bir abi… Konservatuar hazırlık eğitimleri 10 ay sürüyor. Kendi ailemden çok daha fazla görüyorum öğrencilerimi onlarla çok daha başka bir bağ kuruyorum. Bir hoca gibi değil de bir anne, belki bir abla gibi.  Yaşadıkları her şeyi bilirim. Onlarla doğru bir iletişim kanalı bulduğumda aslında sırtıma daha büyük bir sorumluluk yükleniyor. İdol olarak görüyorlar ve eğer o gün kişisel sorunlarını çok ciddiye alıp dinlemezseniz (ki bu sorunların çoğu aşk acısı üzerine kurulu) bir anda hırçınlaşabiliyorlar. Öğrencilerimle en büyük sorun aslında beni diğerleriyle paylaşamamak oluyor. Kulağa çok hoş gelse de bazen inanılmaz yorucu ve yıpratıcı bir süreç. Sürekli açıklama yapmak zorundasınız. Yaşları küçük, dolayısıyla bu normal bir durum fakat bazen zorluyorlar beni. Ama her 10 ayın sonunda içim cız ediyor. Düşünsenize onların hayatından geçiyorsunuz ve onları hayallerine ulaştırıyorsunuz. Yetenek sınavlarına giriyorlar ve kazanıyorlar. Ülkeme sanatçı yetiştiriyorum demek kadar özel bir cümle yoktur sanırım.

  1. Diksiyonda genelde yapılan yanlışlar nelerdir?

Konu ile ilgili her kitabı okumak, sadece Youtube üzerinden video izlemek, ucuz olduğu için bir kursa yazılmak ve en önemlisi DİKSİYON eğitimi alır almaz sorunlarının biteceğine kendini inandırmak. Keşke bir ilaç olsa, öğrenciye versek ve o an konuşma problemi ne ise hemen sonlansa fakat hayaller ve hayatlar. diksiyon eğitimi karşılıklı ilerlemesi ve gerçekten çalışılması gereken bir eğitimdir. Yani derste yapılanları tekrar etmemek, kendini zorlamamak, eğitimlere sürekli katılmamak istenilen sonucun alınmasının önündeki en büyük engeldir. Diksiyon eğitimlerine oldukça fazla talep var. Çünkü sorunun kökeni konuşma becerisini kazanamamaktan kaynaklanıyor. Bir de her eğitimde mutlaka yaşadığım bir sorun,  konu ” İSTANBUL TÜRKÇESİ” olduğunda, öğrenciye “TÜRKÇE YAZILDIĞI GİBİ OKUNAN BİR DİL DEĞİLDİR” felsefesini kabul ettirme kısmında azıcık sorun oluyor. Bu beni eğlendiren ve gerçekten her seferinde başka bir direnç ile karşılaştıran bir durum oluyor.

diksiyon eğitmeni tuğçe açıkgöz

  1. Şive farklılıkları hemen dikkatinizi çekiyor mu?

Malesef. Gerçekten malesef diyorum çünkü bende sağlam bir mesleki deformasyon var. İkili ilişkilerimde bile yöresel ağız, aksan, melodi… aklınıza gelebilecek sorunlar saniyesinde dikkatimi çekiyor ve düzeltme ihtiyacı hissediyorum. Çok keyifli dakikalar olmuyor tabi. Düşünsenize arkadaşınız böyle hararetli bir şekilde başına gelmiş olayı anlatırken, siz “değil” diye söylenmez ama o ” diyil” dir. şeklinde bir düzeltme yapıyorsunuz ve konu orada acayip bir hal alıyor.  Öğrenci hangi harfi doğru sesletemiyorsa, nereli olduğunu bulur hale geldim. Hiç sekmiyor.

  1. Karşınızdakinin konuşmasından nereli olduğunu anlayabiliyor musunuz?

Siz sormadan söylemiş oldum Evet Doğu bölgesine doğru gidildikçe “o “harfi “u” harfi gibi çıkıyor. Ses gırtlaktan geliyor. Ya da Ege’ye doğru gidince “açık e – kapalı e” sorunları daha fazla oluyor. Bazı bölgelerde “â”  hiç yok mesela. Kesinlikle sesletmiyorlar.

  1. Bu kadar işinizin arasında radyo programcılığı da yapıyorsunuz. Nasıl zaman yaratıyorsunuz?

Radyo programcılığı çok başka bi dünya… Yani küçücük bir odanın içinde kendine kendine konuşup, cevaplar veriyorsun. Eğer doğru frekansı yakalarsan sana radyonun wp üzerinden dert anlatan dinleyicilerin oluyor. Bazen bir şarkıyı öyle bir cümle ile bağlıyorsun ki o sırada bilmem nerede olan biri tam olarak hayatını anlattığını düşünüyor. Ya da bir hikaye ile birinin gününün iyi geçmesine sebep oluyor. Çok hikayelerim var böyle. Aslında ben çok şanslı biri olduğumu düşünüyorum. Çocukken hayalini kurduğum tüm meslekleri bir bir yapıyorum. Hem de severek, çalışarak ve emek vererek :)) Ben zaman yaratmıyorum aslında. Ben çok programlı yaşayan biriyim. Arkadaşlarımla kahve içeceksem, bu bile önceden netleşmiş ve tıkır tıkır işlemek zorundadır. Arkadaşlarım bu konuda tabi biraz dertli. 7 gün hiç durmadan çalışıyorum ama onlara da vakit ayırdığımı düşünüyorum (düşünmek istiyorum). Ben bu yoğun tempoya çok alıştım sanırım. Hayatım ülkenin % 80’i gibi olsa acayip mutsuz, huzursuz çekilmez biri olurum. Ben mutlaka yapacak bir iş, bitirilmesi gereken bir proje çıkarıyorum kendime. Tatil anlayışım bile böyle.

kişisel gelişim eğitmeni tuğçe açıkgöz

  1. Yaptığınız işler arasında en çok hangisini severek yapıyorsunuz?

Hepsini. Zaten bu işleri sevmeden yapmak mümkün değil. Beden bir yerde düşer kalır, o kalmazsa ruhun kalır. Ben gücümü, enerjimi yaptığım işleri sevmekten alıyorum. Ben işlerimle bir bütün oldum sanırım. Şu an fark ettim.

  1. İzin verirseniz tek kelimeden oluşan tek kelimelik cevaplı sorular sormak istiyorum.

Kişisel Gelişim:

kişisel Gelişim: Eksikliğini görmek ve bunu tamamlamaya çalışmak.

Farkındalık: Potansiyelini fark etmek ve mümkün oldukça hep üstüne çıkmaya çalışmak.

Güzel ve Etkili Konuşma: Nefes almak, su içmek ve yemek yemek kadar doğal olması gereken, insanları ve kendini tanımadan gerçekleşmeyecek bir yaşam tarzı.

Eğitim: Nefes aldığın sürece öğreneceğin çok şey var. Ve belki hayatında o bir türlü bulamadığın boşluk o eğitimden öğreneceğin bir cümle ile dolacak.

Radyo: Stres dolu yaşamda, yoğun iş temposunda tatil yapmak gibi keyifli ve hiç bitmese diyecek kadar mucizevi.

Kişisel Gelişim ve Farkındalık Eğitmeni Tuğçe Açıkgöz İletişim Bilgileri: