Merhaba Seyhan Hanım, Kadinja.com olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

  1. Seyhan Hanım bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

İnsanların kendi tarzlarından olmadığı insanları bile kıskandığı, sosyal medya sayesinde de bunu artık çok net görebildiğimiz bir dünyada, aslında benim size teşekkür etmem gerekiyor, değer verip röportaj teklifinde bulunduğunuz için…

2 çocuklu, 6 kişilik bir Aileye sahiptim çocukluğumda. Bir erkek kardeşim var, Anne, Baba, Anneanne ve Dedemle büyüdük kardeşimle birlikte. Çok sevildik, çok sevdik. Ailemden ilk öğrendiğim, gördüğüm “sevgi”ydi. Aynı sokakta oturan Teyzem ve eniştemin de çocukları olmayınca, öpülmekten sıkılan 2 çocuktuk biz kardeşimle… Mutlu bir çocuk, mutlu bir aile, tam bir Türk ailesi. Baba gelmeden evde akşam yemeği yenmezdi; babam eve bir kez geç kaldı, o da trafik kazası geçirmişti. Bense Anneanne ve dedenin büyüttüğü, sevgi arsızı bir Seyhan. Sevgi şımarığı…  Dedem “Her istediğini alıyorum, evlenince kocası almazsa bunalıma girer.” dermiş. Anneanneme en tatlı haliyle… Gece ben uyurken beni seyredermiş… İşte böyle bir kız çocuğundan şimdinin genç kadınına…

gazeteci seyhan erdağ

  1. Gazeteci olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Çok fazla magazin dergisi ve gazetesi takip ederdim ergenlik yaşlarımda… Harçlıklarımı biriktirir o dönemin magazin dergilerini alırdım. Müzik Magazin, Hafta Sonu ve Haftanın Sesi Dergilerini alabilmek için çıktıkları gün olan Çarşamba’yı 4 gözle beklerdim…

İlk işim olan Sabah Gazetesi’nde, Reklam bölümünde çalıştım 2 yıl boyunca… Mesai arkadaşlarımdan Selda’nın nişanlısı Caner Budak ise tanıdığım ilk gazeteciydi. Reklam bölümündeki olumsuzluklar, gazete ortamından ayrılmama isteği ile, bölüm değiştirmeyi aklıma koymuştum. 2 yılın sonunda gazetede çıkarılmalar başlamıştı, benim de meslek hayatımdaki ilk işime son verilmesiydi, yaşım 19-20. Meydan Gazetesi’nin magazin müdürü olan Ferdi Yücedağ’a giderek “magazin gazetecisi” olmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Çok istediğimi, deneyimimin ise sadece reklam bölümünde olduğunu söylemiştim… Tabii dönemler şimdiki gibi değil, Ferdi Yücedağ bu kadar istekli bir genci geri çevirmedi ve işe başladım. Sadece büyüklerimin yanında habere gidiyordum. Meftun Olgaç Abim, Allah rahmet eylesin, ilk gittiğim ve sonraki gittiğim haberlerim onunlaydı.

  1. İyi bir gazeteci olabilmek için nasıl bir eğitim alınmalıdır?

Tabii ki üniversitelerin mesleki yeterlilik gerektiren bölümünden diploma gerekiyor şimdiki dönemde ama, eğer içinizde aşk yoksa, 5 üniversite de bitirseniz, “iyi bir gazeteci” olabilmek için yeterli değil. Çok seveceksiniz, işinizi yapmak isteyeceksiniz, girişken olacaksınız, yılmayacaksınız, korkmayacaksınız, dirayetli olacaksınız… İyi bir gazeteci olmak için eğitimden önce inanmak ve aşkla istemek gerekiyor.

seyhan erdağ kimdir

  1. Magazin gazeteciliğinin zorlukları nelerdir?

Bir röportajda nasıl sığdırabilirim ki bir mesleğin 25 yıl boyunca yaşadığım zorluğunu… Mesai saatiniz yoktur, özel hayatınız yoktur… Hayatım boyunca direkt olarak ne özel, ne genel bir randevu veremediğimi hatırlarım mesela… Eğer işim müsaade ederse o düğüne giderim, eğer işim çıkmazsa o randevuya gelirim, bu hep böyle oldu.

Gazeteciliğin diğer dallarına göre değeriniz de yoktur mesela. En çok takip edilen haber dallarından biri magazindir ama, hep “tü kakadır” Hatta izlemezler, okumazlar bile magazini, yani sürekli böyle söylerler. Ama bu akşam magazin ünlülerinden birine bir şey olsa, ertesi gün semt pazarında bile o konuşulur.

Şimdi sosyal medya ile gelişen zorluklarına ise hiç değinmek istemiyorum. Gazeteci ne yaparsa eleştiri alıyor, kiminle röportaj yaparsa karşı taraf için kötü oluyor…

  1. Zorlukları kadar güzel ve eğlenceli yönleri de olmalı. Bu işi yaparken en çok zevk aldığınız şey nedir?

Son yıllarda sadece televizyonda habercilik yapıp, program hazırladığım için en keyifli zamanı emeğinizi ekranda izlemek… Toplum için önemli bir konu ise sizin haberinizden ulaşılan iyilikler de haberin zevkli yönlerindendir. Bunu genelde gazeteci söylemek istemez ama, ben söyleyeyim, filmleriyle büyüdüğünüz, şarkılarını dinlediğiniz ve sevip saygı duyduğunuz isimlerle mesleğiniz nedeniyle tanışmanız, onların sizin tanıyor olması, yıllar içerisinde röportajlarında sizi tercih ediyor olmaları da, bir gurur vesilesidir…

seyhan erdağ röportaj

  1. Magazin gazetecileri de bir süre sonra ünlü olmaya başlıyorlar. Bu durum hakkında neler söylemek istersiniz?

Magazin gazetecisi ekrana çıkıyorsa tanınıyor, gazetede mesleğine devam ediyorsa ünlü olma durumunu yaşamıyor. Bu bu kadar net. Ben eğer ekranda olmasaydım, beni tanımayacaklarına adım gibi eminim. Röportajlarımı gazetede yapıyor olsaydım, belki ismimi bileceklerdi ama, şimdiki gibi markette gördükleri zaman fotoğraf çektirmeyeceklerdi… Yani demem o ki, sizi tanıtan televizyon.

Geriye dönüp baktığımda bu kadar televizyon programı, bu kadar röportaj ve konuk olduğum programlar, hatta konuk oyuncu olarak kendimi oynadığım dizi ve filmlerin hiç olmamasını ve sokakta tanınan bir gazeteci olmamayı isterdim. Kendi adıma söylüyorum, gazetecinin ünlü olmasının gazeteciye hiçbir faydası yok.

seyhan erdağ hakkında

  1. Size göre magazin dünyasının içinde bulunduğu genel durum nasıl?

Magazin en kötü dönemini yaşıyor. Uzun zamandır ekranlarda gazeteci olmayan ünlüler magazin haberleri yorumluyor. Kendi branşında bile yıllar içinde star olamamış, bırakın starlığı başarıyı yakalayamamış  kişiler, gazetelerde gazetecilerin yaptığı haberleri yorumluyor! Oturdukları masalardan gazeteciyi eleştiriyor, haberi eleştiriyor, hiçbir şey bilmeden haberdeki sanatçıya dil uzatabiliyor. İzlerken hayret içinde kalıyorum, hiçbir bilgisi olmadığı halde konuştuğunu görüyorum. Sosyal medyamdan tepki versem, hatasını kabul etmeyecek, saldırıya geçecek, haklıyken haksız duruma düşeceğim, bunun farkındayım. Bir de hangi birine bunu yapacaksın? Hangi birini düzelteceksin?

Gazeteci olmayan ama kendisine gazeteci diyen bir bölüm de var ki, onların da o yorum masalarında oturduğunu görüyorum. Üstelik de zaman içinde kimin onları oraya oturttuğu ortaya çıksa da, hiçbir şekilde durumdan rahatsız olmadan, devam ettiklerini görüyoruz.

Magazin haber programları eskisi gibi yok ekranda… Kanal D ve Show Tv’deki arkadaşlarım çok zor şartlar altında, 3 kişinin yapması gereken işi 1 kişi üstlenerek program çıkarmaya çalışıyorlar…

Son değineceğim bölümde ünlüler var ki, onlar da özellikle Instagram’ı kullanarak özellikle kavgalarını sosyal medyada gerçekleştiriyorlar. Halk da bunları ağızlarının suyu akarak izliyor, ardından da eleştiriyor. İşte bana göre içinde bulunduğumuz durum. MAGAZİN BU DEĞİL!

Magazin vizyona giren bir filmin tanıtımı, o oyuncularla röportaj, ekranda başlayan dizilerin röportajları, dizilerin, filmlerin perde arkaları, klip çekimleri, yeni çıkan şarkıların, albümlerin hikayeleri, konser hikayeleriydi eskiden… Sivri haber başlıkları arada tabii ki çıkardı ama, MAGAZİN BU DEĞİL!

seyhan erdağın hayatı

  1. Toplumumuzda gündemde kalmak isteyen ünlülerin magazin gazetecileri ile anlaştığı, gidecekleri yerleri önceden bildirdiği gibi bir algı bulunmakta. Bu algı gerçek midir?

Gazeteci ünlünün nerelerde olacağını biliyor, ünlüler de gazetecilerin nerede bulunduğunu biliyor. Örnek vermem gerekirse Bebek’deki Lucca’ya ya da Bebek’e giderseniz zaten medyaya çıkmak istediğinizin resmi belgesidir bu. Eğer yakalanmak istemiyorsanız, Kadıköy Maltepe’deki muhteşem lokantaların olduğu yine lüks olan mekanları da tercih edersiniz. İstanbul Boğazında gazetecilerin olmadığı nice istediğiniz kalitede mekanlar var…  İlk aklıma gelen semtleri söyledim, örnekleri çoğaltabilirim. Her nereye giderseniz gidin, sosyal medyadan yer bildirimi yaparsanız da gazeteci görüp haber için gelebilir. Ama illa ki “anlaşma var mı” diyorsanız, tabii ki var. Ünlü gündemde kalacak ki popülerliğini devam ettirecek, gazeteci de haberini yapacak. Basın danışmanı, menajeri aracılığıyla, ya da direkt kendisi de paylaşabilir gazeteciyle nerede ve kiminle olduğunu. Bunda etik dışı bir durum da yok ki zaten…

  1. Tv8 ile yollarınızı ayırırken veda mesajı yayınladınız. Özellikle Acun Ilıcalı’ya teşekkür ettiniz. Veda mesajı ve Acun Ilıcalı hakkında neler söylemek istersiniz?

Show Tv’den ayrılışımda medyadaki meslektaşlarım “Show Tv’de deprem Seyhan Erdağ kanalla yollarını ayırdı” diye başlık attılar ve günlerce bu haberler devam etti. Aynı durum Tv8 ile Sevgili Acun Ilıcalı ile de yaşanmasın diye, “Hiçbir sorun olmadığını, kendi isteğimle ayrıldığımı” belirtmek istedim ve Tv8 Ailem diye hitap ettim. Çünkü Tv8 Ailem. Ailemden çok işimde zaman geçirdim hep iş hayatımda…

Ben aşırı duygusal ve göründüğüm gibi katı olmayan, sevgisi ve duygularıyla yaşayan bir insanım. Ayrıldığım yer işyerim bile olsa duygusal bağım hiç kopmaz… Acun Ilıcalı sevilmeye ve saygı duyulmaya layık, gazetecilikten patronluğa geçişinde ve geçtikten sonra hiç değişmeyen bir insan. Allah o yüzden bence onu başarılı kılıyor, maddi ve manevi yüceltiyor. O yüzden herkes tarafından sevilir, eğer sevmeyen biri de varsa sorunu kendi yüreğinde arasın!

ünlü gazeteci seyhan erdağ

  1. Üç yıl hapis istemi ile hakkınızda dava açıldı. Bu olayın aslı nedir?

3 yıl hapsi istemi ile hakkımda dava açılmadı. Haber o şekilde yapıldı, sizde Google’dan arama yaptığınız için okuduğunuz habere inandınız ve şimdi soruyorsunuz.

Anneannem nedeniyle bir mahallede oturuyorum. Kendi evimiz olduğu için, Dedem hayattayken tuğlasında bile alın terinin olduğu bir eve sahip olduğu için taşınmak istemiyor; bende onu bu yaşında bırakıp başka eve çıkamadığım için, onu da gitmek için zorlayamadığım için; doğup büyüdüğüm mahallede oturuyorum… Çocukların sokaktan eksik olmadığı bir mahalle…

E malum bu sokakta oturanlara göre Seyhan Erdağ “ünlü.” Televizyona çıkıyor ya! Sürekli iş, para, ünlülerden burs gibi isteklerle karşı karşıyayım sokakta yakaladıkları anda.

Sokaktaki çocuklara göre de zengin(!) olduğum için “Topumuzu patlattın bize top al” isteğiyle evime geldiler, ben de “Top isteyin alayım, ama topumuzu patlattın da ne demek” diyerek isteklerini geri çevirdim.

Kısa süre sonra bir akşam tanımadığım genç bir kadın evime geldi ve “Aracımın camı kırılmış çocuklar sizin yaptığınızı söylüyorlar” dedi. Çocukların niye öyle söylemiş olduklarını anlattım gelen kadına ama, karakola gidip şikayetçi olmamasına yeterli gelmemiş anlattıklarım; karakoldan davet geldi “araç camı kırmışsınız” diyerek; davete icabet ettim, “Böyle bir şey yok, benimle ilgisi de yok” demem gerekiyormuş ifademde; sokakların durumunu, çocukların durumunu anlattığı için polisler de bunları kayıt altına aldıkları için, net olarak “böyle bir şey yok” demediğim için, dava açılmış yeni kanuna göre.

Mahkemeden kağıtlar geldi, uzlaştırma elemanları aradı, gidip durumu anlattım, ama uzlaştırma bürosu karşı tarafa ulaşamadığını söyledi. Şikayetçi olan kişi, sözde telefon numarasını değiştirmiş! Yani kısacası film olsa inanılmaz bir durum!

Dava günü geldi çattı, hakim beye durumu anlattım. “Size 1 saat müsaade veriyorum anlaşın”  dedi Hakim, dışarı çıktık, şikayetçi kişi,  2 avukatla gelmiş, 5 bin TL ücret talep ettiler benden. Tutulan avukatların da ücreti içinde bu paranın! Avukatlar “bizim de ücretimiz var” dediler. Bende asla kabul etmedim, yaptığım bir şey yok, karakol, uzlaştırma, adliye uğraşıyorum, bir de suçlu gibi 5 bin TL ödeyeceğim! Bir de bu ücreti ödersem “suçlu”ymuşum da, kurtulmak kapatmak istiyormuşum gibi bir durum da yaşanabilir.

Üstelik de öğrendim ki, kırılan ön cammış. Ön camı zaten kasko ücretsiz olarak değiştiriyor! Bunu da hakime ifade ettim! Sadece uğraşmamak için, davanın kapanması için, eğer aracın camını gerçekten kendi değiştirdiyse ispatlasın, faturasını getirsin ödeyeyim; yeter ki dava kapansın, benim burada ne işim var Hakim Bey diyerek sıkıntımı dile getirdim.

Ama, haftalar sonra Sabah Gazetesi’ni bir açtım ki “Ben 3 yıl hapisle yargılanıyormuşum da, cam kırmışım da, sinirime hakim olamamışım da” hangi birini anlatayım! Yani Sabah Gazetesi davayı görmüş, sanki benim ifademi almış gibi yazmış da yazmış.

Kısacası çocukların, ardından meslektaşlarımın  gazabına uğradım. Bir telefon açmadan haber yaptılar, yazık, medyanın durumu bu olmamalıydı…

Ama buradaki acı nokta şurada, bir insanın canını yakmak istiyorsanız, bu Türkiye’de çok kolay. Aracınızın camını kırın, ya da kırdırın, gidin şikayetçi olun! Şahit sorulsun yok deyin, kanıt desinler yok deyin, o çocuklar nerede desinler bilmiyorum deyin! Ama canını yakmak istediğiniz kişiyi  böylece uğraştırın! Benim yaşadığım aynen bu!

Şikayetçiyi tanımıyorum, camı kırmadım, bir aracın ön camını neyle ve nasıl kırabilirsiniz, aklım almıyor?  Kişinin adresini, telefonunu bilmiyorum; sadece adını biliyorum! Ama şikayetçi olan Rümeysa Kademlioğlu adlı kişi, oturduğum evi, arabamı, çalıştığım yeri, mail adresimi, sosyal medya adresimi her şeyimi biliyor ve mesaj yazabiliyor. Sahte hesap açarak İnstagram hesabıma bile yorum yaptı. Ekran görüntülerini alarak, hepsini dava dosyasına ekledik.

Dava sonuçlansın, kendime söz verdim, örnek teşkil etsin diye, bana yaşattığı bu durumdan ötürü Rümeysa Kademlioğlu adındaki o kişiye maddi ve manevi tazminat davası açacağım. Şayet kazanırsam da Yedikule Hayvan Barınağına bağışlayacağım o parayı! Bakalım Sabah Gazetesi o zaman da “Ünlü magazinciden örnek dava” diyerek başlık atacak mı? Hep beraber göreceğiz!

gazeteci seyhan erdağ kimdir

  1. Ünlüler ile bazen polemikler de yaşıyorsunuz. Bu polemiklerin sebebi yanlış anlaşılmak mı? Tatlıya bağlanıyor mu sonradan?

2 ünlü ile tartışma yaşadım. Biri sorulan soruyu beğenmediği içindi, diğeri kendisiyle ilgili önemli bir konuda hedef şaşırtmak amaçlıydı. Gazeteci sorar kardeşim. İftira yok, terbiyesizlik yok, art niyet yok.

Hülya Avşar, Hürriyet Gazetesi’nin Feraye Tanyolaç ile yaptığı röportajın konuşulmasını önlemek için, beni seçti, benim sorumu seçti!

Röportaj yapıyoruz Antalya’da; Hülya Avşar’a “Bugün bir röportaj var onu da sormamız gerekiyor” diyerek konuya girdim, Avşar ayrıldığı eşi Kaya Çilingiroğlu, Çilingiroğlu’nun o dönemki sevgilisi Feray Tanyolaç ve nikahsız doğan oğulları, kendi kızı Zehra, kardeşi Helin ve ablası ile Antalya’da tatil yaptıklarını, farklı bir ilişki oluşturduklarını söyledi, yani diyor ki “bana röportajı sorma geç bu soruyu.” Sevgili Sadettin Saran ile de birlikte olmaya başladığı bir dönemdi Hülya Avşar’ın. “Sadettin Bey de bu gruba dahil olacak mı?” dedim. Vay sen misin diyen? Sonrasını zaten biliyorsunuz, bana saldırdı, amacına ulaştı, kimse Feraye Tanyolaç’ın o ilk röportajını konuşmadı, hatta hatırlamıyor bile! Oysa Tanyolaç o röportajda ne önemli açıklamalar yapmıştı Avşar’ın gururunu rencide edecek! Ama Hülya Avşar, büyük bir hamleyle hedef şaşırttı, bir gazeteciyle tartışarak dikkati tartışmaya çekti. Hülya Avşar’ın gündemi değişti, Hürriyet Gazetesi’nde Feraye Tanyolaç’ın söyledikleri konuşulacakken, bir gazeciye yaptığı hakaretler konuşuldu.

  1. Gazeteci olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?

Şimdiki aklım olsaydı, doktor olurdum. Çünkü en saygı duyduğum meslek doktorluk. Branşı önemli değil; doktor olurdum. Ve bu işi hiç seçmezdim…

  1. İzin verirseniz tek kelimeden oluşan tek kelimelik cevaplı sorular sormak istiyorum.

Magazin: İlüzyon!

Acun Ilıcalı: Yukarda anlatmıştım…

Ünlü Olmak: Pek çok insanın hayali…

Gazeteci Seyhan Erdağ İletişim Bilgileri:

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir