Obezitenin 20.yüzyıl itibariyle giderek artış göstermesiyle birlikte adını dahi bilmediğimiz bu sendrom ortaya çıkmaya başlamıştır. Teknolojinin ilerlemesi, hareketsizliğin artması, masa başı işler, hızlı tüketilen öğünler, günde en az bir öğünün dışarıda yenilmesi ve yağ içeriği yüksek yiyeceklerin tercih edilmesiyle beraber gelişen bir hastalık “METABOLİK SENDROM”. Bunların sonucunda ise kişide abdominal obezite dediğimiz bel çevresinde gelişen aşırı yağlanma, kan yağlarında artış ve kan basıncında dengesizlikler görülmeye başlar.

Hastalık habercisi olan yukarıda da sayılan çeşitli risk faktörlerinin bir arada bulunması metabolik sendrom olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca sendrom X, insülin direnci sendromu, ölümcül dörtlü, polimetabolik sendrom ve uygarlık sendromu gibi değişik isimlerle de anılmaktadır. Çoğunlukla insülin direnci temelli ortaya çıkmakta ve metabolik sendrom komponentlerinin temelinde insülin direnci yatmaktadır.

Metabolik Sendrom Tanı Kriterleri

Metabolik sendrom için bir çok kurum farklı tanı kriterleri tanımlamıştır. Ülkemizde Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından belirlenen tanı kriterlerinde aşağıdakilerden en az birisi:

  • İnsülin direnci
  • Diabetes Mellitus
  • Bozulmuş glukoz toleransı

Aşağıdakilerden en az iksi:

  • Hipertansiyon ( >130/85 mmHg ve antihipertansif ilaç kullanımı)
  • Dislipidemi ( Trigliserit >150 mg/dl, HDL-kolesterol erkeklerde <40 mg/dl kadınlarda <50 mg/dl)
  • Abdominal obezite (BKİ >30 kg/m2 , bel çevresi erkeklerde >94 cm kadınlarda >80 cm)

metabolik sendrom nedir

Uluslararası Diyaber Federasyonu’nun tanı kriterlerine göre ise aşağıdakilerden üç tanesinin varlığında metabolik sendrom tanısı için yeterlidir. Bu üç kriterden birisi mutlaka bel çevresi ölçüsü olmalıdır.

  • Bel Çevresi Kadınlarda ≥ 88 cm, Erkeklerde  ≥102 cm
  • Trigliserit ≥150 mg/dl
  • HDL-kolesterol Kadınlarda <50 mg/dl, Erkeklerde <40 mg/dl
  • Kan Basıncı >130/85 mmHg
  • Açlık Kan Şekeri >100 mg/dl
  • İdrarda protein kaçağı olması

Metabolik sendrom kardiyovasküler risk faktörü ve hastalık habercisidir. Normal ağırlıktaki erkeklere kıyasla kilolu ve obez bireylerde metabolik sendrom gelişme riski sırasıyla 5-25 kat daha fazladır.

Metabolik Sendrom Risk Faktörleri

  • İlerleyen yaş
  • Artmış BKİ
  • Yağ tüketiminde aşırya kaçılması
  • Karbonhidrat ve paketli gıda tüketimimin fazlalığı
  • Çözünür posa tüketimin azlığı

Metabolik Sendrom Tedavi Hedefleri

Genetik ve çevresel birçok faktörün etkisiyle ortaya çıkan metabolik sendromda birincil hedef yaşan tarzı değişikliklerinin yapılmasıdır. Burada amaç diyabet ve kardiyovasküler hastalık gibi komplikasyonlara neden olmadan metabolik sendrom komponentlerinin düzeltilmesidir..

Kişiye uygun bir beslenme programı ve egzersiz ile sağlanacak kilo kaybı (%5-10 kilo kaybı ile metabolik sendrom bileşenleri kontrol altına alınabilir.) gözlemlenen bozukluklara iyileştirici etki sağlayacaktır.

Yaşam tarzının düzenlenmesinde, sigara ve alkol konusu önemli bir yere sahiptir. Metabolik sendrom komplikasyonlarını arttıracapından sigara ve alkolün bırakılması gerekmektedir. Bunun için gerekiyorsa kişiler profesyonel yardım almaktan çekinmemelidir.

Yaşam tarzı değişiklikleri ile düzeltilemeyen bazı bileşen ve komplikasyonlar için farmakolojik tedavi yöntemleri gerekmektedir.

metabolik sendrom tedavisi

Beslenme Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

  • Kişilerin boyuna, kilosuna ve olması gereken ağırlığı göre enerji hesaplaması yapılarak ağırlık kaybı sağlayacak bir beslenme prıgramı oluşturulmalıdır.
  • Beslenme tedavisinde glisemik indeksi düşük kompleks karbonhidratlardan yararlanılarak kan şekerinde meydana gelebilecek ani iniş-çıkışlar engellenmelidir. Karbonhidratlardan gelecek enerji total enerjinin %50-55’i kadar olmalıdır. Bunun için tam tahıllar ve kurubaklagiller en iyi seçeneklerdir.
  • İnsülin direnci ve diyabet gelişme riski bulunduğundan öğünlerde tüketilen karbonhidrat miktarları dengeli olmalıdır. Gün içinde yapılacak 1-2 ara öğünde kan şekeri regülasyonunu sağlamada yardımcıdır.
  • Günde en az 5 porsiyon sebze-meyve tüketimi önerilmektedir. Bu miktarın en az 3 porsiyonu sebzelerden karşılanmalıdır. Sebze-meyve tüketiminin arttırılmasıyla günlük olarak alınması gereken 20-30 gram posa miktarını karşılamak daha kolay olacaktır. Ayrıca sebze-meyvelerden gelen vitamin, mineral ve antioksidanlar vücuttaki inflamasyonun kontrol altına alınması için bağışıklığı destekleyici olacaktır.
  • Aşırı yağ tüketiminden kaçınılmalı ve yağlardan gelecek enerji total enerjinin %30’unu aşmamalıdır. Katı ve doymuş yağlar yerine bitkisel sıvı yağlar ve omega-3 yağ asitlerine ağırlık verilmelidir..
  • Zeytinyağ, balık, keten tohumu ve sert kabuklu yemişler sağlıklı yağlardan faydalanabileceğimiz besinlerdir.
  • Protein ihtiyacı total enerjinin %15’i kadar olup daha çok bitkisel kaynaklı proteinler ve balık tüketimine ağırlık verilmelidir.
  • Kan basıncı yüksek olan kişiler için tuz tüketimi 3-4 gram ile sınırlandırılmaldır. Hipertansiyon tanısı almış ve ilaç kullanan kişiler için ise bu sınır 1-2 gramdır.

Beslenme tedavisinin yanında yapılacak olan egzersizler kan şekeri regülasyonu ve kilo kaybına yardımcı olarak metabolik sendrom bileşenlerinin düzeltilmesini ve komplikasyonların önlenmesini sağlamaktadır.

Metabolik sendromlu hastalar için uygulayabileceğimiz tek tip bir diyetin varlığı söz konusu değildir. Bu nedenle amaç yaşan tarzı değişiklikleri ile var olan metabolik sendrom bileşenlerinin düzeltilmesi ve ortaya çıkabilecek komplikasyonların önlenmesidir.