Kadına yönelik şiddet, kadınların yaşama, sağlık ve beslenme, eğitim, gelişme, toplumsal ve ekonomik yaşama katılım gibi temel insan haklarını ve özgürlüklerini ihlal eden önemli bir toplumsal sorundur. Ailede kadına yönelik saldırganlık insanlık tarihi ile eşittir. Bu konuda en eski bulgu, Virginia Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada ortaya konulmaktadır. Bu çalışmada 2000-3000 yıllık kadın mumyalarda ölüme neden olan kafa kırıklarının oranı %30 50, erkek mumyalarda ise, % 9-20 arasındadır. Cinsel şiddet, zorlayıcı ve yıkıcı cinsel davranışlar yoluyla işlenen, bir şiddet suçudur. Saldırganın amacı sadece mağdurun cinselliğinden yararlanmak değil mağduru kontrol etmek, utandırmak, zorlamak, zarar vermek ve boyun eğdirmektir. Cinsel saldırı, her yaş grubunda ve cinsiyet ayrımı olmaksızın meydana gelen bir suçtur. Zaman içerisinde cinsel saldırıların tanımında farklılıklar oluşmuştur. Mağdurlar kadınlar, çocuklar, yaşlılar, fiziksel ve zihinsel yetersizliği olan kişiler, erkekler olmak üzere herkestir. Önceden kadınlara ve çocuklara yönelik yapılan eylemler bu kapsamdayken bugün erkekler dahil olmak üzere herkesin mağdur olabileceği kabul edilmektedir. Ama yine de daha çok kadınların cinsel saldırıya maruz kaldıkları görülmektedir. Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü de eşlerin uyguladığı şiddeti, yakın bir ilişkide fiziksel, psikolojik ya da cinsel hasara yol açan her tür davranış olarak tanımlamıştır.

Kadınlara yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının sonucu olarak onların aşağılanması ve toplum dışına itilmesinin sağlanmasının aracı olarak görülmektedir. Kadınlara uygulanan şiddet, insan hakları ihlalidir. İnsan hakkı ihlali olması sebebiyle maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü ve evleneceği kişiyi seçme hakkı gibi hakları ihlal etmektedir. Şiddet, işkenceye, zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye kadar varan hareketlere yol açabilmektedir ve yaşam hakkının ihlaline kadar giden bir davranış biçimidir.

Cinsel Şiddetin Etkileri:

Psikolojik, fiziksel ve cinsel sağlığı olumsuz yönde etkileyen cinsel şiddet, benlik saygısı üzerinde yıkıma neden olmaktadır. Çalışan kadınların işe devam, iş motivasyonu, iş tatmini ve iş performansını düşürmekte, iş yerine bağlılıkları azaltmaktadır. Bu duruma müdahalede bulunabilecek mağdurlar ve iş arkadaşları açısından ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Toplumsal işleyişi bozmakta, sunulan hizmetlerin niteliği ve kariyer olanaklarını azalmakta, alkol ve madde kullanımı gibi zararlı başa çıkma mekanizmalarına başvuruyu artırmaktadır.

Sonuçta diyebiliriz ki, kadına yönelik şiddet, ataerkil düşünceye hakim bir toplumdaki ‘toplumsal cinsiyet algısının’ etkisiyle gelişen aile şiddetinin önemli bir sonucudur. Bunun dışında şiddet, çevremizden öğrendiğimiz fakat öngörülebilir ve önlenmesi mümkün bir davranış biçimidir. Eğer aile şiddeti tanıma ve önleme konusunda eğitilirse bu şiddet döngüsü zamanla kırılacaktır. Eğer cinsel şiddete maruz kaldığınızı düşünüyorsanız bu konuda bir Uzman Psikolog ile görüşüp, psikolojik destek almanızı tavsiye ederim.

Sevgiler.